Pazartesi, Aralık 29, 2008

Yeni Yıla Sokuyolar Bizi Genee

Ne haber blog!?


Heyyy yılbaşı geliyor! Yılbaşı, yani o yeni yılın ilk 2ayında tarih yazarken "2009" yerine bol bol "2008" yazıp, sonra "haaaa.." diyerek farkedip sondaki "8"i "9"a çevirmeye çalışmak.. Hadi "7" bir yerde "8"e kolay çeviriliyordu.. Ama "8" nasıl "9"a çevirilirki.. "9" un altı göbekli olanı olduğu için "8", o göbeği silmesi zor olacak.. O yüzden size tavsiyem; 2009' girdiğimize alışana kadar kurşun kalem kullanmanızdır :)


Bugüüüüün ne yaptık biliyosunuz muuuuu ?? hani biz ilk örneğiydik ya okulda türümüzünnn o yüzdendir ki okul klübümüüüz hayırlı uğurlu olsuuuun :) eğitimden sorumlu devlet bakanı ben seçildimmm.. kongre, konferans vs. gibi işlerdn baş sorumlu benim benim benim :P gerçi gezilerle felan ilgili olmak daha işime gelirdi ama bu da yetti şimdilik bana. şimdi de klüp için bi logo tasarlamaya çalışıyorum.. de şu photoshopu bi yükleyebilsem :/


Hepinize iyi yıllaaaaar canaaaaaaam (:


Cumartesi, Aralık 13, 2008

Bööögh! Kusucam

Bugün hasteneye GÖTÜRÜLDÜM!

zayıflama pırobilemim yüzünden! HIH!

-saat 3e kadar aç kalmamın yanında;
-kansızlık olabilitesi yüksek olarak 4 tüp kan vererek komaya girdim (korkudan :| iğne kocamandı)
-4 saat hastane kokusu çektim
-yalancıktan kist buldular
-sonuç itibariyle ne kansızmışım, ne bişi

psikolojime bağladılar :/ psikolojik manyak mıyım ben be! alalaaa! "sevgilinden mi ayrıldın?" diye sordu doktor :S şaşkın şaşkın "yoo :|" dedim, "çok mu kavga ediyorsunuz yoksa??" dedi "hayııır :|" dedim.. Asıl doktora iade etti sebeb-i iştigalini bulamayınca.. o da yarın sabaha erteledi benim.. ciddi ve bayık ses tonuyla "tahililler yarın çıkar vıdıvıdıvıdı" dedi.. tamam diyip kendimi Burger King'in kollarına attım.. 15 tane burger yicekmişim gibi bir his vardı içimde, ama ilk menüden sonra doydum.. gözüm açmış diyip kaygusuzca döndüm gittim..

Ardından geçen yaz başı açılan SheMall'a gitme fırsatı buldum, 4tüp kandan sonra bayılırım zannederek.. Çapulcu gibi bir tipim varmış gibi hissediyordum; makyaj yapmamıştım doktora süslü olunmaz diyerek (çok büyük eksiklik benim gibi bi kokona için), temiz pantolonum kalmadığından 3aydır atmaya niyetlendiğim ama her seferinde çöpe giderken yolda başka bir şeylere daldığım pantolonumu giymek zorunda kalmıştım zaten, bir de paçaları kıvrılmasın diye uzun bir ayakkabı giymem gerekiyordu.. Bayrama gelirken ayağımdakilerden başka bir ayakkabı getirmediğimden kendime küfredip o gerizekalı botlarımı giydim.. Aynaya son kez tükürüp dışarı atmıştım kendimi zaten..

Bu tiple sen kalk zengin kokonaların mekanına dolaşmaya git! Olacak şey mi??

İçeri girdim, hayretim şaştı! :| Oradaki herhangi bir kadınla soyunmasına pişti oynasam 5'e katlarlar beni.. Artık iç organlarımı çıkarmak zorunda kalırım :| şıngır şıngır, alengirli takılar, topuklu ayakkabılar.. O değil, yaşıtlarım da pek süslüydü ve bu durum beni çok kıskandırdıııııı :| neyse, gireyim bir kaç mağazaya dedim.. malum önümüz yılbaşı, almalı şöyle güzel bir elbise.. Etiket kültürünü öğrenmemiş olacak bu zengin milleti.. Yahu :S etiket yoktu hiç bir şeyin içinde, Nike dedim, bağrıma bastım, son oraya girdim, orada da yok.. En sonunda dayanamadım, altım elime kıytırık bir bluz, sordum, 110ytl dedi manyak :| kamera aradım el sallamak için, o tiple zengin taklidi yapma telaşesiyle "hımm bunun rengi güzel değil aslında" diyerek ortamı terkettim.. yürüyen merdivenlerden salınıp koşturarak terkettim o lanetli alışveriş merkezini :|

kertilmeyin arkadaşlar, marka telaşesine düşmeyin :| daha güzellerini çarşıdan bulursunuz yahu.. yapmayın gözünüzü sevim.. :S üzüldüm..

ne demiş Mevlana; "Ne insanlar gördüm, üzerlerinde elbisesi yok; Ne elbiseler gördüm, içinde insan yok."

Sözcağızım meclisten dışarı.. Aklıma geldi devşirdim birden..

Perşembe, Aralık 11, 2008

Film Gezgini

A.R.O.G


A.R.O.G'a gittim :)) Sevdim yahu, sevilmicek nesi var anlamadım.. giden heralde osurana kadar gülmek niyetiyle gitmiş ki beğenmeyenler var.. ama gülmekten filmi anlamayacağıma anlayarak gülerim daha iyi :) Güzel yapmışlar tebrik ediyorum kendilerini buradan, kıçımı yırtsam da sesimi duymazlar ama tebrik ediyorum canı gönülden.. harika bir Afyon tanıtımı yapıldığı için :D vay be o günlerde gelecekmi? eskimolar bile Afyon'dan bahsedecek mi ecebaaaa ? :)

MUMYA 3


Ardından gece 1'e kadar "Mumya 3"ü seyrettim.. çok kısa yapmışlar.. ben daha yeni olaya giriyoruz herhalde diye düşünürken, mumyayı öldürdüler hooooop film bitti. Yani devam filmi olduğu için izlenebilir ama aradığınızı bulamazsınız :/

Çarşamba, Aralık 10, 2008

Anne Olmak..

Malum, 27 yaşındaki kuzenim 10gün sonra baba olacak.. Karıcığı Nesrin'e artık çok daha yakın hissediyorum, çünkü artık o bir anne.. dev gibi karnıyla hala bir şeyler yapmaya çalışması beni büyülüyor.. Nasıl büyülüyor biliyor musunuz? canımı çektiriyor :) evet, canım çekiyor.. sevdiğim adamla aramda kilometreler varken daha çok bağlandığımı hissediyorum ona.. İçimde saklı olan anne damarı ayaklanıyor, bir gün ben de öyle olacağım diye hayaller kurmaya başlıyorum ve zaman hızla aksın gitsin, okul bitsin, sevdiğim adam yanımda olsun istiyorum.. evimizde battaniyenin altında oturalım, ayaklarım buz gibi olsun ve o adam ayaklarımı bacaklarının altına ısıtmak için gömsün istiyorum.. salep içmek istiyorum onunla o battaniye altında, en saçma programı izlemeye razıyım.. yeter ki karnım burnumda ve sevdiğim adam yanımda olsun..

bir kaç gündür sadece bu kısmını düşünebiliyordum.. bugün Ayşe Arman'ın okuduğum köşe yazısıyla daha ilerisini de arzulamaya başladım.. İçimdeki potansiyel anne yaşadığım o büyük aşkla dışarıya doğru çıkmaya başladı.. Hımm son sınıfta evlensem mi ben acaba :)

Bu yazıyı okumuş herkese dileğimdir; mutlu, huzurlu ve güzel bir aileniz olur inşallah.. Aşk evliliği yapmanız dileğiyle.. "Aşk ne kadar büyük ve yüceyse, meyve; yani doğacak olan çocuk da o denli güzel olur.." Dünyaya bir sürü güzellik katmanız dileğiyle..

Bayramın 3. gününden tekrar iyi bayramlar..

Pazartesi, Aralık 08, 2008

İyi Bayramlarrrr!


Ailenizle geçireceğiniz mutlu bir bayram temenni ederim.. Umarım herkes koyununu sömürürrr bu bayramm :))

Cumartesi, Aralık 06, 2008

Parmaklarım donarak yazıyorum!

Annem evde, ben evde, eş dost evde, blogdaşlarım evde.. Bayram :)



İşte bayram planını açıklıyorum!

1. Gün: Babanneme, yani bakımevine ziyaret.. Onu görmeyeli 3 ay oluyor.. Malum okul, şehir dışı vs. Ve bir de artık onu ziyaret beni üzüyor.. Onun 10 yıl önceki halleri ve şimdisi.. İnsan dayanamıyor. Ziyaretleri bu yüzden aralıklı ve kısa kesmeye çalışıyorum.. Nasıl olsa o rüyasında benim geldiğimi görüyor ve bunu gerçek sanıyor.. yani gitmediğim zamanları kendi doldurup mutlu oluyor :( Daha sonra halama geçeriz büyük ihtimal.. Orada da akşam ederiz.. Hakan abimle ve karıcığı ve karnında Tuğra'm ile oraya uğrarlar ve ben de 20 gün sonra doğacak Tuğra'ma kendimi tanıtırım..

2. Gün: Evde oluruz.. Misafirler gelir.. Dünkü ekip bize toplanır.. Komşular gelir.. Akşamını da benim yoğun isteklerimle çatıda mangal yakılır :)

3. Gün: Yine burada pc başında olurum, bayram stresini atmış şekilde..

Bu sene kurban kesmeyecek gibiyiz, ama annemin yoğun istekleri babamı bezdirir gibi geliyor bana.. Annem o et yığınını kucaklayıp yaşlıya,fakire dağıtmadan rahat etmez gibi geliyor bana.. babamsa bu işle uğraşmaktan gayet yorulmuş gibi gözüktü gözüme..

Evvvvv.. çooook soğuuuk! Afyon çok daha sıcaktı.. Çünkü kalorifer vardı :S

Ufo ve elektrikli battaniye, kaloriferin yerini mümkün değil tutmuyormuş.. Boğazlarım ağrıyarak evim evim, güzel evimdeki yatağımda uyandım bugün.. Umarım bayramın orta yerinde hasta olmam da zehir bir bayram geçmez.. Sanki Antalya'ya hasta olmak için mola vermeye geliyormuş gibiydim hep geçen sene.. Bu sene daha tedbirliyim.. 3 kat çorap-patik kombinasyonu yaptım kendime :))

Bugün sarma yapmayacağım.. hayal kırıklığına uğratmayayım seni Varolcum.. Onun yerine baklava yapıyoruz bu bayram :D akşam hamurlar yoğurulmaya başlayacak salonun ortasında :)) Yemek ya da tatlı yapmaya bayılıyorum.. Keyif verici bir aktivite olacak :)

hım.. şu 1 haftadır parmağımı işgal eden ojeden kurtulmak lazım.. öptüm blogumuuu! Mujjjkx!

Perşembe, Aralık 04, 2008

Osmanlı Cumhuriyeti

Osmanlı Cumhuriyeti



Gani müjde, Ata demirer, Vildan Atasever, hatta bir kısmında Sezen Aksu.. Bilindik ve iyi isimler.. Ve bir cumhuriyeti Osmanlı Cumhuriyeti.

Ata Demirer denilince tabi ki akla komedi geliyor, e hadi girelim de gülelim diyerek girdiğim ve ağlayarak çıktığım bir film oldu. Hiç beklemediğim şekilde devam etti. Esas olarak Atatürk'ümüzü, Osmanlı'yı ve Amerikan mandasını konu alsa da özünde bir aşk filmi izledim.

Aşk filimleri zaten son günlerde beni takip etmekte.. "Film izleyelim, elinde ne var?" diye sorduğum arkadaşımın elinde "melekler şehri"nin olması, jim carry komedidir diye izlediğim filiminin de büyük bir aşk acısını anlatıyor olması, hatta "örümcek adam"ın da beni ağlattığı dikkate alınırsa benim için çok duygusal bir filimdi "Osmanlı Cumhuriyeti".Keşke filimin ikinci yarısında şu konuyu işlemiş olsalardı.. "Atatürk bir on sene daha yaşamış olsaydı." Sene 1948! Çok mu siyasete girerdi.. Sanırım.. İktidara isyancı bir film olurdu.. Tabi kimse bu riski almaz, onun yerine bir çuval kömür alır.. Şu anda o durumdan tek farkımızın sınırlarımızın en doğusunun Ankara kasabası olmaması olduğunu düşünüyorum..

Bavul Faslı 3

evimeee gidiyoooruummmmmmm!

ama henüz bavul toplama çabalarına başlayamadım.. saat 5i buçuk geçer olmuş ama ben hala internetin başına sinek gibi yapışmış durumdayım.. Bunun tek bir nedeni vardır; o da YILBAŞI!

içi geçmiş üniversiteli insanları sevmiyorum, iş hayatına atıldığımız zaman belki de yılbaşında bile çalışmak durumunda kalıcaz.. Hayatı dolu dolu yaşamak lazım yeri geldiğinde.. (yeri geldiğinde diyorum dikkat çekerim :/ )

bu sebeptendir ki güzel bir yılbaşı yaşamak istiyorum.. geçen yılki ekipten bir kişi eksiliyor ve onun yerine bir kişi ekleniyor bu sene.. Ramazan'ı bu sene yanımızda damsız dolaştırmıyoruz.. Antalyalı olmasına sevindiğim kız arkadaşıyla birlikte 4ümüzün güzel planları olacak inşallah..

Kafamızda 3 şehir var..

-aysel'in ve ramazan'ın bulunduğu Ankara

-geçen seneki tercihimiz olan Eskişehir

-güzel bir deneyim yaşatacak uludağ'ı ile Bursa

Hangisi daha hesaplı, nereye gitmeli.. Hangi durumda sokakta evsiz, yurtsuz, parasız kalmayız, bunun araştırması içerisindeyim..

neyse, konu bu değil, EVE GİDİYORUM :))

yarın ayrılıyorum buradan.. çok güzel ve dolu dolu geçeceğine inanıyorum, tam bir sevgi pıtırcıkıyım ihihi.. ama saçı başı yağlı, bavulu henüz toplanmamış, karnı aç bi pıtırcık :// hey allahım ya, neden beni bu kadar uyuşuk yarattın.. o kadar da yatıyorum, neden oram buram büyümüyor yahu.. tam tersine daha çok zayıflıorum uyuşuklandıkça.. annemin çığlıklarına mağruz kalıcam eve gittiğimde; "Bu ne haaaaaaaaaal! Zayıflamışsıııııııııııın!" Kilomda hiç bir değişme olmasa da annemin gözünde 19 senedir (ehehe, 19 demesi ne hoşmuş) zayıfım ve sürekli zayıflıyorum :D daha önce hiç "kilo almışsın" demedi, bu mantığa göre sürekli zayıflıyorsam, şimdiye iplik gibi kalmış olmam lazımdı :)

....insanın evi gibisi yok, değil mi?

Salı, Aralık 02, 2008

Söylenirim!

Meraba demektenn bıktımmmm ://

Yeniden Merhaba :) yeniden kısa bir kesinti.. sürekli bir yerlerimden tutup çekiliyorum.. bu sefer de domain denilen şeyim ölmüş.. o da yetmiyormuş gibi eski domainimden de oldum.. "hayal fabrikası" paydos etti.. arazi yıkıldı.. ben de ne var ne yoksa hepsini, pembe bulutları, hayalleri, rüyaları aldım topladım, evime getirdim.. Metropol Cadısı yani bendenizin evinden canlı yayın yapıcam artık :)

Cadıloz'a hoşgeldinizzz :))

Ne güzel olmuş bayram geliyormuş, ekonomik kriz başlayacakmış, depremler çoğalmış.. :// Haftasonu annemle baklava yapacakmışız, ipekim doğum günümü kutlayacakmış, bu ay içinde hala olacakmışım :))

Tuğra'mız geliyoooo :) biricik kuzenim Hakan abimin oğluşuu oluyoo.. 23ü gibi doğması bekleniyormuş ufaklığın.. Neyse yılbaşı ile aradan çıkarmış olucaz ömür boyunca Tuğra'nın doğum gününü :) aman allahımmm o minicik şey benim mi olucak şimdiiii!! Daha önce elime akrabaların, eşin, dostun bebeğini almış değilim.. O ilk ve özel olucak..

Bu hafta eve gitmediğim için pişman oldum.. Bizim sınav haftamız biteli oluyor bir iki hafta.. Diğer fakültelerin ise bu haftayla beraber iki haftadır sürüyor.. hocalarımız bu yüzden tatil modunda olduğundan ve sınıfın yarısı zaten evine ulaşmış olduğundan kimse ders yapmaya tenezzül bile etmiyor.. Yıkanmaya bile üşenerek pis, pasaklı oturuyorum evde.. Arkadaşlarımın sınavları, benim ise bol bol boş vaktim var.. Nerde boş iş var onunla uğraşıyorum son günlerde.. En son ayak baş parmağımın tırnağına dekoratif süslemeler yaparken buldum hatta kendimi :D

bugün sevgili(!) yurt müdürümle kavga ettttimm şu netin yavaşlığı konusunda.. Adamla 2-3 dakika süren tartışmamızın ardından bana senetimi verme teklifinde bulundu! ben de kabul ettim.. 2. dönem inşallah kurtuluyorum buradan..! Tabi adam yan çizip benden senet karşılığı para istemez ise.. Yahu nasıl bir mantıktır bu, nasıl bir zekadıııır??! Adam bana "benim yapabileceğim bir şey yok." diyor.. "kim yapsın ozaman yan yurdun müdürü mü?" diye sorunca da agrasif biz oluyoruz.. pehhhh! neymiş efenim neti bilmem kaç kb imiş.. İsterse süpersonik olsun çekmiyor yavaş işteeeee! söyledim bunu.. adam da uğraşamadı çenemle defol git der gibisinden "çık ozaman" dedi :D "senetimi verin çıkayım, benim için de daha iyi olur" dedim.. "peki yerine birini buluruz, veririz senetinizi.." dedi.. "tamam ayarlayın kendinizi dönem sonuna!" diyerek odayı terkettim! Nasıl sinir oldum.. Ben sinirlenince ağlarım! Ağlamadım bu sefer ama, nasıl sinirlenmişsem.. sadece sövdüm!

Ardından stres atmak için açtım nfs2'yi.. orada da hüsrana uğradım.. lanet bir yarış pisti var, orayı bir geçemedim.. Nasıl sinir oluyorum son dakikada önüme bir araç geçince.. Çok agrasifim son günlerde yahu! annemi istiyorum :(

cuma günü inşallah evime dönüyorum.. 11 Ekim'den beridir gidemiyorum evime.. Çok özledim..

Soğukmuş şimdi Antalya.. Isıtma sistemi olmadığından klima, ısıtıcı, battaniye tek yoldaşımız orada.. Kesin hasta olucam, ama olsun.. annecim bana bakar.. internet yavaş dersem de bana hemen yeni bi modem alır :(( canım annem benim.. insanın evi gibisi yok :(

kapris çekmek, kızlarla ve gerizekalı müdürlerle uğraşmak ne zor.. ı ıh sevmedim ben bu seneyi..

Pazar, Kasım 09, 2008

Hayat keşke bu kadar etobur olmasaydı..

Potos013.jpg picture by erroritaPc oyunlarına sarmış bulunmaktayım delicesine! Karşı internet kafenin kapısında büyük puntolu harflerle yazılmış olan "PES 2009 GELDİ" yazısını görünce koşturarak daldım ve hemen bir kopyasını alıp, etrafa "Korsana karşıyım" gülümsemesi atıp ortamı terkettim. Alıp yükledim ve delicesine oynamaya başladım.. Hatta yetmedi paraya kıyıp gidip bir joystick denilen aygıtı aldım. Türkçesi yok mu bu kelimenin yahu.. yıllarca ateriden "kol" olarak biliyorum bunu. O yüzden bahsi geçen elektronik aygıta kol diyeceğim. Kolu aldım :D başlangıç seviyesi ile başlayan denemelerimi başarıyla tamamlayıp seviyeyi amatöre yükselterek Türkiye'yi Avrupa şampiyonu yapıverdim. Sanki gerçekten şampiyon oluşuzcasına da sevindimmm :)

Artık erkeklere hak veriyorum.. Maç izlerken küfür etmelerine :| Öyle bir sarıyor ki insanı bu futbol, bi anda elimde "kol"umla ekranın karşısında, topun peşinden sanki ben koşuyormuşçasına bir sağa bir sola yatıp ağız dolusu küfür ederken buldum :| Bu durum karşısında dudakları uçuklayan ev arkadaşım Açi "Ohaaa kızım beeee!" diye ufak bi uyarı da bulununca gururuma yediremedim.. tuttum bunun bilgisayarına da yükledim muhterem oyun PES 2009'u.. Oturduk yan yana.. Başladık sövmeye :D Çok güzel şitres atıyor insan bu vidyo oyunlarıyla.. şiddetle tavsiye edilir arkadaşlar :)) Hele ki vize zamanınız ise ve ara verecek, rahatlayacak yer arıyorsanız..

Bir yanda ekonomi notlarım(!) diğer yanda PES 2009'um.. böyle bir iki gün geçirdim işte..



İyi sayılırım.. Aşkımı özlemekten başka bir derdim yok şu sıralar.. Okulda bölümümüzün ilk sınıfıyız.. Fakültemiz de yeni.. Daha bu sene kullanıma açıldı.. Dolayısıyla sıramız vs.miz de yeni.. Üzerine aşkımı haykıracak şeyler yazamanın burukluğunu yaşıyor iken yeni bir yöntem keşfettim ve uyguladım da.. Mutlu oldum :) Basit ama güzel sevinçler bunlar.. Seviyorum ulen! 1ay sonra 1senemizi doldurmuş oluyoruz.. Hayatımın en güzel bir senesiydi.. Yeni bir Damla yarattı bu sene.. ve bu yeni Damla'yı eskisinden çok daha seviyorum.. son zamanlarda biraz bunalım olabilir kendileri.. bunun tek sebebi sevdiceğinin uzaklarda olmasındandır.. Neyse bu da geçer.. Birlikte ölecekmiyiz?

Potos004.jpg picture by erroritaO kadar ekmek alıp ucundan yiyip bırakıyorlar şu evin kızları (ben de dahil :/). Ekmekleri değerlendirmenin yöntemini buldum!! Ekmekleri fakirlere dağıtıyorum.. Aç bilaç fakir kuşlara.. Penceremin önünde alttaki terasın bişeysi var (adını bilemedim.. şu resimde gördüğünüz kuşların durduğu yer.. Oraya ıslattığım ekmekleri fırlatıyorum.. Onlar geliyor karın doyuruyor, ben de mutlu oluyorum.. dedim ya mutlu olacak küçük şeyler arıyorum.. Kavga edişleri çok güzel oluyor.. beni baya güldürüyorlar :) birbirinin kafasını gagalıyorlar, uçan tekme felan atıyorlar birbirlerine.. Ben de daha çok ekmek atarak kavga ortamını engellemeye çalışıyorum :)

Potos000.jpg picture by erroritaGeçenlerde "o"nunla hep gittiğimiz kafeye gittim.. Bu sefer tek başıma gitmek zorunda kaldım tabi.. Yan kırtasiyeden bir kağıt aldım, kalbim kadar temiz.. veona bir mektup yazdım tüm duygusallığım üstündeyken.. Okuyunca duygulandı, ağladı.. kıyamam.. üzülüyorum.. bir daha mektup göndermicem.. küçük şeyler bazen çok üzebiliyor işte.. neden mutlu edemesin ozaman..

Masa da yalnız kalan çay bardağım.. Masa ne kadar da boş geldi o an gözüme.. Asortik olsun, daha çok duygulanıp, daha çok hüzünleneyim gördükçe diyerek böyle soluk renkli bir foto olsun istedim.. Ne kadar çok şey görüyorum şu resim içinde..

blogumu yazıyorum.. küçük bir yorum yapıp beni mutlu edin hadi.. küçük bir yorumla da mutlu olur insan bilirsiniz..

Öptüm küçücük..!

Cuma, Kasım 07, 2008

Ekonomi!!!!

çok yorgunum.. moralim de bozuk.. bugün ilk vizelerim başlamış bulundu..

en zor dersi hemen atlatıp geçirelim de kafamızı kurcalamasın diye en başa koymuşlar.. "Genel ekonomi"!

ben size dedim.. anlamadım yardım edin dedim.. ama hiç bir allahın kulu da "ah kıyamam" diyip ekonomi bilgilerini beynimin bir köşesine iliştirmedi..

Sonuç itibariyle kaldım.. umarım çizemediğim grafikleri yanıtlayabildiğim sorularla ört bas edip geçme notunu yakalarım.. 3gün çalışma + gece 4'te yatıp sabah 8'de çalışmaya devam etmeme değsin bari.. en azından finalime azıcık nefes aldırsın değil mi ama :(

Cuma, Ekim 31, 2008

İşte Geldim Burdayım, Ben Bu İşte ustayııım 8)



Yenilenmem de emeği geçen sevgili Sem , Varol ve ylmz'a bi dolu teşekkür ediyorummm :) pek bir müteşekkir oldum hostumu sağladıkları, isim hakkımı uzattıkları için ve diğer yardımları için..

Ben de yeni döneme, yeni bir wordpressli seneye başlıyorummm :))

Hayal Fabrikası wordpress'de 1 yaşında. Ben de ona bir hediye verdim.. Uğraşıp didinip bir tema hazırladııım :) üşengeçliği bir kenara bıraktım diyemiyeceğim; çünkü diş doktoruna gitmemek için bahane aradığımdan bu işle meşgul oldum :P Napıyım, korkuyorum. Herkesin bir korkusu vardır.. Karanlık, öcü, böcü, böcük, yükseklik, göğüs kaldırtmak, botox yaptırtmak vs vs. :P ben de dişçi amcadan korkmaktayım işte.. 20lik dişlerim çıktı sayılmakta.. iteleme yapabilirmiş diğer dişlere. o yüzden bir gidip görünmem lazımmış, çektirmesem de baktırsam da olurmuş amma velakin tutarda illa çekicem derse ihtimali de var.. Hadi doktor psikopatsa ve illa beni yatırıp dişlerimi çekmek isterse, bi çekesi varsa :| aman allaıııım :| üşeniyorum öyleyse yarın!

Bu hafta sınav haftam oluyor.. Ama şöyle; bu cuma başlıyor ve güya sınav haftam oluyor.. Bir ara tam anlamıyla çalışmaya başlamalıyım :/ nasıl çalışacağım konusunda pek bi bilgim yok.. e malum ilk vizem.. Artık elime nasıl gelirse öyle elden geçiricem korkulu derslerimi..

Bu hafta içinde eskişehir'e uğradım bir.. Nereye kafanı çevirsen heykel.. Bir şehir sanatsal açıdan anca bu kadar gelişebilir Türkiye'de. Hayır yermiyorum! çoğu avrupa şehrinden güzel bi şehir. Çok fazla kültürel ve sosyal aktiviteleri var. Her akşam bir tiyatro, bir konser, bir eğlence var. Bu afyon'da yapılsa kimse katılmadığı için iptal edilir kesin.. hem söylenen hem katılımda bulunmayan bir üniversite gençliğine sahibiz. Neyse.. negatif bir yazı olsun istemiyorum..

İyiki wordpresse geçtin hayal fabrikası.. Nice wordpresslere :)

Umarım bu 29 Ekim'e gereken özeni göstermişsinizdir.. ben pek gösteremedim.. 85 kere maşallah!

Pazartesi, Ekim 13, 2008

Ekonomi?

nedir ekonomi?

Şimdiye kadar ekonomi denilince aklıma gelen tek şey ailemin ay sonlarında boş buldukları herhangi bir kağıda ( bu bazen bir dergi kenarı bile olabiliyordu..) yaptığı gelir gider şeysi ve 20milyon karşılığında yaptığım vergi iadesi bişeysiydi..

Yok öyle değilmiş.. Sevgili entellektüel ekonomi hocamız sağolsun, onun sayesinde kendimi hiç bir şey bilmeyen, anca söylenen halk kesiminden hissettim.. ve bunu yazdığımda yeniden kendime sordum şimdi; acaba öyle miyim?

ekonomi.. makrosu mikrosu sağı solu falanı filanı! karışık.. zor zanaat. cnbc-e'de ekonomiyi, borsayı görürdüm ben.. Sesini kısıp ondan sonra başlayacak olan ingiliz bir anne ve kızını anlatan Gillmore Girls dizisini beklerdim.. tek anlamı buydu..

Ama az önce ekonomi dersinden çıkmış biri olarak gidip kütüphanedeki tüm ekonomi kitaplarını okuma isteği ile doluyum!

Ekonomi nedir diye sorsam bu yazıya bir tek yorum gelmez bence.. Denemekte fayda var.. Seçim, kıtlık, fayda.. öhöhöm neyse.. Ekonomi nedir?

Pazartesi, Ekim 06, 2008

3 Gün, 3 bavul



"Hazırım, Hazırım, Hazırım!!" Sünger Bob repliğidir kendisi.. Bunu söylerken gözleri büyür bizim yağız karakterin, heyecanlanır, zıplar, hoplar o sünger bacaklarının üstünde.. Pek bi sevindiriktir, istediği bir şeye hazırdır..

İşte aynı o şekilde ben de; Hazırım, Hazırıım, Hazııırıım! :)

3 gün uğraştım bu hazırlığı tamamlayabilmek için..

1.gün; sadece bavulları depodan çıkardım, 2. gün; alışverişden aldıklarımı geçen senekilerimin yanına koydum, 3. gün; bütün gündüz uyuşuklanıp akşama bi çırpıda bavulu topladım :))

Beni takip eden biri için 3 gündür bavul toplayan, uyuşuk bir insanım; ama öyle değil işte, 3gün uyuşukluk yapıp 1 saate 3bavulu kapıya dizmiş bir şahsiyetim ben :D guinness rekorlarında yeni bir rekoru burdan taktim ederim; en hızlı bavul toparlama ödülüüüü!

Pazartesi her zamanki garajdan, diğer bir her zamanki garaja inicem.. 3 bavulum, bir sırt çantam ve laptobumu yurduma kadar taşıyacak olanlara şimdiden buradan kucak dolusu sevgiler ve selamlar :)) iyi ki varsınız! :)

Cumartesi, Ekim 04, 2008

Taşıyıcı



Anladım ki bu blogu yalnızca bavullarımı taşımaya yardımcı aramak için kullanıyorum. ehehe

Bir Ramazan geldi geçti.. Ne bayramınızı kutladım, ne "Allah kabul etsin" dedim. Gayet kaygusuzca Türkiye'den ya da müslüman aleminden değilmişçesine hiç birinizi umursamadan bitirdim şu mübarek günleri..

Hayır efenim dinsiz-imansız felan deilim.. Aldanmayın böyle manşet haberlerine.. Benden duyun, benden öğrenin.. Hakkımda öyle atılıp tutuldu, ama unutmayın bu yorumları yaptığınız yer benim bizzat kendimin blogudur.. Bir sil tuşuna bakar o yorumlarınız sevgili saygılı ..... bey. ( isim vermeyeceğim :D )

Ne yaptım ne ettim.. Oruç tutamadım.. Malum.. Kantar ilerlemiyor, aksine geriliyor bi kaç zamandır. oruç tutarsam dini yasaklardan birini gerçekleştirmiş olacaktım.. İntihar etmiş olacaktım :| Ben de çareyi aman oruçlular görmesin diyerek sağda solda, kıyıda köşede sürekli yedim.. ve evet o mutlu umutlu haberi veriyorum :D sıkı durunnnnn.. geliyoooooooor.. evvettt! taaaaam bir kilo aldım :)) sayı ile 1, yazı ile tam bir (bi diye yazılışları da bulunmaktadır literatürümüzde). Siz ne derseniz artık...

Çok ayıp.. Dalga geçmeyin.. Kimileri için "bir" çok önemlidir. Mesela mahalledeki cengaver erkeklerin kalbini hop hop hoplatan, zıp zıp zıplatan sarışın, uzun boylu kız "bir" öpücük versin diye nasıl içten içe dualar edilir. Mesela her yıl "bir" yaş daha artınca ne kutlamalar, ne eğlenceler, partyler düzenlenir. Mesela "bir" günde neler değişir, kimler gelip geçer.. Lütfen, rücaa ediyorum benim "bir"imi küçümsemeyiniz.. Onun da canı var.. "bir" kiloluk mikroorganizmalarım daha oldu.. Bilmiyorum o "bir" nereye gitti. Bana yağ olarak mı, kan olarak mı, kalori olarak mı nasıl döndü bilinmezlerde.. Ama tartıya çıktığımda artık 48 görmekten oldukça mutlu ve mesutum.. Bundan 6-7 ay önceki 53 yazısını aşıp da taaaaaaaaaaaaaaa 55lere uzanmak istiyorum :))

Yurtta delicesine yiyorum.. İştahım burda kapalı benim.. Bayramda şeker çikolata dışında başka hiç bir şey yemedim.. Haa kokoreç partisini unutuyordum az daha. Bayramda her zaman gördüğü akrabaları olunca insanın çevresinde, insanlar değişik şeyler yapmak istiyor.. Hep beraber toplanıp mangalda kokoreç yaptık. Babam mangal başı, halam nefret ettiği halde kokoreç kesicisi, ben baharatçı başı, kuzenim ekmek dolurucusu, diğer ahali de tüketici toplumu oluşturduk.. Kokoreççiler resmen ekmeğe koklatıyormuş onu anladım. Taşana kadar doldurduk ekmekleri. Dünyayı yiyebilecek babam çeyrek ekmekle doydum diye çekildi. Öyle doyumluk oldu ki.. Pek de güzel oldu. Bir daha böyle bir şeyle karşılaşır mıyım bilmiyorum.. Yapalım bir ara ya :D

Bayram da bitti işte.. E yolcu yolunda gerek. Kışlıkları yüklendim bu sefer. Açtım evde kalan son bavulları, doldurdum. Nereye sığdıracağım oraya gidince bilmiyorum ama olsun her bişeyimi götürmekte son derece ısrarlıyım.. eee ne diyorduk? Yok mu taşıyıcı :D

Cuma, Ağustos 29, 2008

Uyku ruleti


Ne hoş bir kız..



Ayağıma az önce kalem araken bir şey battı. ne olduğunu bilmiyorum. Ama gayet acı veriyor. Gözümü ayağımın en dibine kadar soktum, ama nafile; sesi var, görüntüsü yok!

Yarın göz doktoruna gidiyorum!

Hayko Cepkin oldum. Tek gözüm benden bağımsız çalışıyor. Sol gözümün çapını öğrenip, ona daha iyi davranmaya başlayacağım yarından tezi yok. 2 buçuk dereceye gelmiş yavru kuşum. Sağın maşallahı var, turp gibi. O yüzden tek gözüme lens yazdı doktor.. Lensimi ne renk alsam? Tek gözüm mavi olsa nasıl olur :P

Uykum yok, nette gezmek de istemiyorum. Yenilmez denilen tavla cambazı Eren'i yendim halbuki, gönül rahatlığıyla uyumalıyım aslında. Ama yok. Yorulmayana, tüm gün aval aval gezene uyku yok!

Karanlık fobim iyice artı. Az önce annemin çantasından kalem almaya giderken tişörtümden kokrtum :| tişörtümün salaş kolu sanki yanıma yaklaşmış gulyabaniye benziyordu! Bundan benden başka kim korkabilirki acaba? :/ İyice şizofrenik oldum, adım atamayacağım yakında..

Neyse ne demiştik.. Dersler başlıyor! Rusça'yı sökmeye başlayacağım inşallah önümüzdeki aylarda..

Hadi bana kolay gelsin, size de iyi geceler...

Orjinilitesi: http://img222.imageshack.us/img222/5286/mz302gm6.jpg

Perşembe, Ağustos 28, 2008

Saatler, ben ve daraltım..



Artık saatleri bir geri bir ileri oynatmayacakmışız Türkiye olarak.. Enerji tasarrufu yapmamız gerekiyormuş.. Kendimizi diğer dünya ülkelerinden soyutlayacakmışız.. Zaten gezegenle Türksat uydumuzdan başka bağımız yok, kendi kendimize bir ülke olduk işte ampulle çalışan..

Neyse siyaset sevmiyorum ben.. Topluma ve başımızdakilere uyma zorunluluğundan kaynaklanan bir soyutlamanın içine giriyoruz sadece.. Bunun bendeki etkileri..

Sallanan bir sandalyede gibiyim.. Hareket ediyorum, ama ilerleyemiyorum.. Boş bir yaz geçirdim. Bana hiç bir şey katmadı bu yaz.. Araştırma yetimi, gündemi takip etme özelliğimi zaten Afyon'da kaybetmiştim. Bu yazın da devam etti.. Kendime hiç bir şey kazandırmadan 3 ay geçirdim..

Dolayısıyla uyuşuk oldum.. Uykum var, uyuyacağım az sonra.. 1-2 gibi anca kalkarım zaten..

Neyse, ne demiştik.. Okullar açılıyor, buhran bunalım bitiyor..

Çarşamba, Ağustos 27, 2008

Pek keyfim yok..

çok keyifsizim.. bezdim.. sıkıldım.. yalnız kaldım..

Salı, Ağustos 26, 2008

Tatilden mi şekerim ?

Evet tatlım.. ecük kafa dinledim.. Fenalar mı ettim..

Kendime geldim, yüzdüm, yüzdüm, esmerleştim, yedim, içtim ve bir de yattım.. Kendimi azıma tükürülecek olan eğitim öğretim yılıma hazırlandımdımdım.. ya da öyle sanıyorum.. hala tatile ihtiyacım var galiba :/

O kadar dersin altından kim kalkacak?

Pazartesi, Ağustos 11, 2008

Günaydın :)

Uyandım diyemicem.. Çünkü henüz uyuma kısmına gelemedim.. Bi kaç gündür çok istememe rağmen bloguma da uğrayamıyordum.. Bebeklik arkadaşım geldi :) Sevgili ailesini ve onu ağırladık güzelce..

Onlar gidecekler diye de 3e kadar uyumadan bekledim.. Gece 3de yola çıktılar, yani 3 buçuk saat kadar önce..

Bebeklik arkadaşım o benim :) Çok komik değil mi? Bu ne demektir şöyle anlatayım;

  • Anneleriniz sizin altınızı beraber değiştirir..

  • Aynı odada uyursunuz, o uyanınca patlatır zırıltıyı, sizi de uyandırır, beraber ağlaşırsınız.

  • Büyürsünüz beraber parklarda oynayıp aynı akşam yemeğini yiyerek

  • Okula başlarsınız.. Belki ondan bir sene önce

  • Sizin aileniz çalışıyordur, onun ailesi bakar size..

  • Barbie bebek oynamak hiç bu kadar eğlenceli olmamıştır..

  • Resimlerde kafa kafaya vererek gülümsemek.. Immm :) vazgeçilmez


vb vb vb.. Ama biz Ankara'dan Antalya'ya geldik geleli görüşemiyoruz.. Değiliz eskisi gibi.. En son bir geçen sene Mersin'de gördüm onu, bir de Nisan ayındaki nişanda.. Şimdi gelip 4 gün kadar kalması ne iyi oldu..

---

Blogumdaki eski yazıları okumak beni öyle mutlu ve huzurlu etti ki.. Geçen sene istediğim her şeyi gerçekleştirmişim ben bu sene.. Şimdi yine gayelerim, amaçlarım var.. eminim onlar da seneye hallolmuş olacak ve ben gelecek sene yine yeni, belki de daha zor sorunlarımla karşınızda olucam..

Hayat sanıldığı kadar zor değil mi ne? Yoksa ben mi şanslıyım..

Yaşamayı Seviyorum :)

Pazartesi, Ağustos 04, 2008

Ne yapsam, Ne yapsam, Bir hamak alıp sallansam?




SABAH



2 orta dilim ekmek, 2 kibrit kutusu kadar beyaz veya kaşar peynir, 4-5 adet zeytin, 2 yemek kaşığı kadar pekmez veya reçel, domates, salatalık, biber.

ARA



1 su bardağı süt (2 yemek kaşığı pekmez ile), 5 adet tuzlu bisküvi, 1 adet meyve.

ÖĞLE



1 kase domates çorbası (kaşarlı), 1 porsiyon etli sebze yemeği, 1 porsiyon pilav veya makarna, 2 orta dilim ekmek, 1 kase yoğurt, 1 adet meyve.

ARA



1 porsiyon fıstıklı tel kadayıf.

AKŞAM



1 kase çorba, 1 porsiyon kurubaklagil yemeği, 1 porsiyon pilav veya makarna, 100 gram ızgara et, ton balıklı salata, 2 orta dilim ekmek, meyve.

GECE



1 su bardağı süt (2 yemek kaşığı pekmezle), 4-5 adet bisküvi, meyve.

Artık iştahım ve bünyem benim taktiklerimi kabul etmeyince internete giriştim. 3ayda verdiğim 5 kiloyu geri istiyorum! Hem de 1 ay içinde çabuk çabuk!

Dün İstanbul'dan gelen ve 3 ay sonra beni ilk kez gören halam halimi görünce şaşırdı. "Yüzün küçücük kalmış!" dedi. Bu sabahta ben uyurken kapıdan babama aldığı salam, sosis, kuzu bonfile, şişlik eti felan vermiş ben yiyeyim de kilo alayım diye. O zaman anladım durumun mahiyetini.. Gerçekten de aynaya baktığımda eski tadı almıyorum, üstüme giydiğimi yakıştıramıyorum ve pantolonlarımı kıçım tutmuyor.

Acil durum paketini an itibariyle açıyorum! Savulun kaşarlı pideler, üç buçuk atın sucuklar! yemeklerin dostu 47 kilonun düşmanı yiyip yiyip gaz yapacak damlaaa geliyooor :D [gazman repliği]

Cumartesi, Ağustos 02, 2008

Oh Beeee randarindan randarindan daaaan !



Avea bayisine girip boyumdan büyük telefonumu verip yerine avucumun içi kadar telefon alıp çıkmış kadar mutlu oldum üzerimde bu yük kalkınca.. O reklamdaki yamucuk yumucuk tipler gibi güleç oldu yüzüm, güller açtı! Silmekten kızaran gripli burnuma rağmen başardımm :)

Dün sabah uyandığımda hafif bir boğaz ağrısı hissediyordum, gün içinde arttı arttı ve sonunda burnuma kadar vurdu.. Yaz gribi dedikleri amansız hastalığa kapılmıştım.. Antalya'da grip olmak insana "verem olmuşum" hissini veriyor..

Evdeydim nasıl olsa.. Beklerdim grip geçerdi.. Öyle olmadı ama.. Çünkü bugün sabahın 7buçuğunda kalkıp direksiyon sınavımı vermem gerekiyordu! Beni yatalak yapan gribe direndim ve kalkıp gittim!

Ta dünyanın ucuna kadar gittik.. Ardından bizi koyun sürüsü gibi bir servise bindirdiler.. Önce kurs arabası arkada bir dolmuş dolusu kursiyer.. Şoför mahallindeki adam "Evet var mı ilk ben süreceğim diyen baba yiğit" diye efelenince hiç hissetmediğim adrenalin seviyesi tepeye vurdu! Babaydım, yiğittim bu konuda! Bendim o! Amma velakin ben bunları düşünesiye kadar yanımdaki kursiyer benden hızlı davranıp "Ben!" diyerek atıldı.. Geçti direksiyona.. Biz bir dolu insan kafaları ön cama yapıştırıp merakla izlemeye başladık.. Çocuk arabayı çalıştıramadı :| 3-4 kere istop ettirdi ve çaresizce servise geri döndü.. geldiğinde bembeyaz olmuştu, eli kolu titriyordu! Daha çok panik oldum :S Aman tanrım! Bu baba yiğite bunlar olduysa istifa ediyorum diyerek pıstım yerime..

Adam "Sıradakiiii..." diye seslenince yokmuşum gibi davrandım. Bi kadın "Ben gideyim madem" diyerek kalktı.. Bindi.. Çalıştırdı.. Gidiyordu.. Ama sanki bir 70lik içmiş gibi :) Arabayı bir sağa bir sola çevire çevire yolda salsa yapıyordu :) Bu durumu görünce bana bir gaz geldiki sormayın! Bu insanlar bir şey bilmiyor yahu diyerek kendimden emin şekilde gelecek sıradaki ben oldum.. :)

Kendinden emin şekilde bindim.. Trafik memurlarına bir selam verip, bir bakış atıp heyecanlı olmadığımı göstermeye çalıştım.. :) Tabi külahıma anlatasım vardı bunu ya neyse.. Heyecandan puan kırıyorlar diye gayet kenan doğulu havasıyla arabayı ben yarattım dercesine oturdum yerime..

Aynalarımı düzelttim. Ardından koltuğumu.. "Buyrun başlayalım" dedi trafik memuru.. Çalıştırdım.. Sinyalimi verdim, trafiğin azalmasını bekledim yola çıkmak için ve geçen kamyonun ardından kendimi yola attım. Birden kafamda şimşekler çaktı! -5 puan! Emniyet kemerini takmayı unutmuşum onu farkettim :s

Neyse parkuru 95le bitiririz ne olacak edasıyla devam ettim.. Ta ki önümde gerizekalı kamyon LANK diye önümde duruverene kadar! Ne yapacağımı şaşırdım birden. Basıverdim ben de frene. Sollasam yol kalabalık sollanmaz, durmak zorunda kaldım.. Burdan puan kırılmış olacak, biraz ani durdum çünkü..

Neyse kamyonu solladım. Hocanın uyarısıyla irkildim birden! Trafik memurlarına hitaben beni kurtarmak istercesine yoldaki kavisi göstererek "Bakın kavise, hiç yola olduğu belli olmuyor" dedi. Amacı bana göstermekti.. Ben de katıldım, "Evet, neden boyamamışlar bunu böyle, çok büyük tehlike" diye katıldığımı gösterdim.. Ben kavisi geçerken trafik memurları da "Evet evet doğru" diyerek bir oh dedirtti bana..

Şanssızlığım burda bitmedi.. Yolun yarısını kırmışlar.. Geçmek problem yol kalabalık, trafik fobim var.. Orda biraz zorlandım.. Sonra durmamı istediler.. Kuş gibi süzüle süzüle durdum, duruşum iyiydi.. yani bence :) Teşekkür edip gönderdiler..

İçime oturdu. Şanssızlığıma yolda olabilecek tüm engeller vardı önümde.. Kesin kaldım diye mızmızlanmaya başladım. Kemeri takmayı unuttuğum ayrı bir yürek acısı zaten.. Benden sonrakiler sadece gaza bastılar.. Problemsiz! Allah'ım neydi benim gühanım diye zırlaya zırlaya eve gittim.

Vurdum kafayı yattım! Sonuçlar 16-17 civarı açıklanacaktı.. Saat 16da uyanıp koştur koştur kursu aradım..

"Sayın damla hanım, tebrikler 88 alarak sınavı geçtiniz!" diyince yumuşak sesli bir bayan havalara uçuştum kelebek misali :D

"Oh beeeeee" dedim. Bitti sonunda iki aylık stres. Yollar bekleyin beni! Tarfik canavarınız geliyooooor :D

Artık yürümeye paydos!

Perşembe, Temmuz 31, 2008

1 Günlük Seyahatimin Ardından..

Bol bol resim çekmek isterdim ama ne yazıkki şu olaydan dolayı bu yenilikleri yazılarımla tasvir etmeye uğraşacağım..

Bahsi geçen bir günlük Afyon yolculuğum, nam-ı değer üniversite şehrim..

İlk olarak yaz okulunda olanlara sabır diledikten sonra yazıma başlıyorum :)

Otobüs Yimpaş'ın yanından geçtikten sonra pür dikkat cama yapıştım yazın buralar nasıldır diye.. Yemyeşil.. Evet Afyon yemyeşil.. o ağaçsız diye küçümseyip dalga geçtiğimiz yerdeki ağaçlar kocaman ve bol yapraklı, çimler gür gür.. İki yolu ayıran bölümlerdeki peyzaj çalışmaları bir harika olmuş.. Kaç renk çiçek varsa hepsini ekmiş, şekilli şekilli dizmişler.. Görünüş itibariyle pek albenili geldi bana..

Neyse indim.. Otogar bildiğimiz otogar hala.. Oraya da bi değişiklik şart ama belediyesi kör müdür nedir..

Şu bankalar caddesindeki ömrümüzden bıktıran iki yol arasındaki kendini kaldırım sanan salak çıkıntı yok artık! Bu mutlu haberi paylaşmaktan gurur duyuyorum :D O çıkıntı yüzünden kaç kez suratımın üstüne dolmuş aynası yeme tehlikesi geçirdim ben.. ahhh ah. Neyse işte o trafikte tırmanmaya çalıştığımız o çıkıntıyı söküp yerine ışıklı kenarlıklar yapmışlar.. Pek iyi olmuş..

Anemon otelin inşaatı bitmiş.. Son model ve baya güzel bir otel olmuş.. Seneye inşallah turizm çalışmalarımızı orada yaparız :)

Ambar yolu, su döken kadın heykelinin oradaki yükselip giden salak inşaatta bitmek üzre.. İnce işi kalmış.. Kaldırıma kadar fışkıran inşaat alanı yüzünden altından geçerken kafama kaç kere su damlamıştı da gidip banyo yapmıştım onun yüzünden defalarca.. Bundan da kurtulduk yani..

Corner cafeye tavla gelmiş :D bundan çok memnun kaldım çünkü en çok gittiğim yer olur kendileri.. Artık tavla oynamak için adres değiştirmeme gerek kalmadı.. Sabah akşam corner :P

Garanti bankasının görüntüsü her yerde değişti, biliyorsunuzdur.. O bulunduğu yerde pek güzel yakışmış o sokağa bu değişiklik.. Ayrıca Ambaryolunda Bim'in yanına bir Garanti Bankası daha açılmış.. Alabildiğine dolmuş yol..

Zekiler markette bir değişiklik olmuştu tam ben giderken.. İç ve dış mimarisini değiştirmişler ve son moda bi görüntü oluşturmuşlardı.. Yandaki manav da aynı mimariyi kullanmış.. ve güzel bi ikili oluşturmuşlar.. :) Afyon'un sokak arası manavlarının yanında pek bi sosyete kalmış yani :)

Başka başka yerler gezemedim bir gün içerisinde.. İşte bu kadar gördüğüm.. Hoşuma gidiyor o şehrin değişmesi.. Çünkü çok gerekli..

Salı, Temmuz 29, 2008

Sisli Puslu Bi Gün

Aslında değil.. Gayet sıcak ve bunaltıcı Temmuz sonu günlerinden.. Ama içim sıkılıyor.. Panik atak geçiriyorum.. Puslanıyor ortalık :|

Bu gece evden kaçıyorum.. Kocaya :| Babam izin vermedi bir günlüğüne Afyon'a gitmeme, ben de kaçıyorum.. az onra gidip biletimi alıcam (:

Key ödemelerinin lanet sitesi açıldı bugün.. Babam ne kadar çıkarsa sana vericem onu demişti.. Umutla bol sıfırlı bir rakam bekliyordum, 24 yetele çıktı :/ Hayallerimle birlikte key'in de canı cehenneme gitti!

hamur işi yapmaya elim yatkınmış.. Keşke seneye yurda fırın götürebilsem.. 7/24 tatlı yaparım.. Hatta satarım kızlara :D okulda stand bile açarım bu becerimle :D o derece havalandırdılar beni.. un kurabiyemden sonra tuzlu çay kurabiyem de baya rabet gördü.. [rabet böylemi yazılıyordu?]

saçlarım hızla dökülmekte.. Kel kalacağımdan şüphelerim var.. Olsun güzele kellik de yakışır diyerek kendimi avutuyor ve saçıma bakım için milyonlar vermekten yakayı son anda kurtarıyorum..

Neyse Kamil Koç bilet almam için beni bekler.. Bilet kalmayacak biraz daha oyalarınırsam!

adios! arivederçi! bla bla bla ite.. görüşürüz :P

o_0>Gulb!

Salı, Temmuz 22, 2008

Ne harikadır bu şarkının sözleri..

Bob Marley - Three little bird



Dont worry about a thing,
cause every little thing gonna be all right.
Singin: dont worry about a thing,
cause every little thing gonna be all right!

Rise up this mornin,
Smiled with the risin sun,
Three little birds
Pitch by my doorstep
Singin sweet songs
Of melodies pure and true,
Sayin, (this is my message to you-ou-ou:)

Singin: dont worry bout a thing,
cause every little thing gonna be all right.
Singin: dont worry (dont worry) bout a thing,
cause every little thing gonna be all right!




Her Şey Güzel Olacak!

Pazartesi, Temmuz 21, 2008

Şöyle Anlatayım..


Taktım mı tam takıyorum sanırım..


Bir blog istedim.. Mayıs 2007.. Aldım.


Uğraştım ve yazdım. İlgi istedim, eh buldum.


Yeteri kadar değildi, sıkıldım, azaldım..


Şehirden üniversite dolayısıyla ayrıldım, blogumu terkettim.


Yazın geri döndüm, blogumu tanıyamadım, kapattım.


Sıkıldım, geri açtım.


Şimdi de her şey biran önce olsun istiyorum.. Blogumun üstüne çok düşüyorum. Cici bici, şeker meker olsun istiyorum.. Olsun ya.. Benim de şeker gibi blogum olsun. Uğraşayım biraz


Perçinleyin beni! Perçin istiyorum yahu. Çok mu şey istiyorum ?

Staj dosyası!

yahuuuuuu! Nasıl sinir oluyorum nasıl! Türkiye'de bilmem kaç küsür tane inşaat mühendisliği bölümü var.. Bunun 4 yıllığı, 2 yıllığı var! Küsür tane öğrenciye sahip bir bölüm ve bu öğrencilerin hepsi staj yapıyor! Yahuu nette bir tane mi aradığım konuyu bulamam stajla ilgili! "Yardım edeyim de bulayım, zaten yaz okulunda harap oluyor zavallıcık :p" dedim, dediğimle kaldım.. Herkes aynı şeyi hazırlamasına rağmen kimse zahmet edipte yüce bilgilerini paylaşmamış!

Hazımsızlar! HIH! bulur bulmaz blogumu inşaat bloguna çeviricem anasını satim! Sövering!

Pazar, Temmuz 20, 2008

Duyduuuuk Duymadık Demeyiin!

Hayal Fabrikası yapım yeniden ve acizane bir şekilde sunar!


Birlikte olalım, tekrar el ele, kelebek kanatlarındaki pireler gibi tetikte duralım istemiştim :) amma velakin edemedim ben forum işini.. şöyle de bir şey düşündüm (saolsun sem sayesinde!).. Madem ki etkileşim içinde berabercene vakit geçirmek istiyoruz, bunu blogla yapalım.. Wordpressden üyelik alın, buraya yazalım, okuyalım, yorumlayalım.. Daha bi anlamlı olsun.. Geyik bürümesin ortalığı, hem daha eğlenceli bir şey olsun..


Meshud, Miss kelebeq, MeKTuP, anılovski, kobe ve forumda emeği geçen herkese sözüm :) hadin bakalım..


bu daha eğlenceli... valla :D






Cuma, Haziran 13, 2008

Üniversite Yolunda: Part1 - ÖSS


15 Haziran 2007--


1 milyondan azcık daha fazla çiçeği burnunda gencin, saatin 9'unda herhangi bir okulun kapısında birikeceği tarih..

2 kere yaşadım bu deneyimi.. ilki hiç heyecanlı değildi benim için.. Islık çala çala elimde sınav giriş belgemin rulo yapılmış haliyle sırıta sırıta girmiştim salona.. Çalışmamıştım çünkü! Umurumun köşesinin bucağında bile değildi ÖSS! O gayet yoğunlaşmış rahatlıkla da çıktım sınavdan.. Sonuç: 1. bölüm 180küsürlü bişeydi.. 2. bölüm ise küresel ısınmadan etkilenmiş su miktarı gibi barajın altında seyir ediyordu..

3 aylık yaz tatilimin ardından bir dershaneye yazılmaya karar verdim yaşadığım fiyaskodan ötürü! Çünkü soranlara cevap vermenin sinir bozukluğunu baya yaşadım.. Özellikle ailemin el ve aleme karşı verdiği cevaplara şahit olduğumda.. açıklanan puanların hemen ardından: "ee naptı damla sınavı?" (bir tanıdık) "yok kazanamadı bu sene. barajı geçemedi." (babam). hani bunu yaşamayanlara bu çok basit gelebilir ama baya zordur bu dialogu canlı olarak duymak.. İnsanın kendisini başarısız hissetmesinden daha kötü bir psikolojik daralım olamaz!

4 ay aralıksız çalıştım dershanenin açılmasından sonra.. Ama sonra.. İşte o her zaman yapılan hatayı ben de yaptım.. İlk aylar kendimi kabız olmuşçasına, yumurta gelmişçesine sıktım daha sınava aylar olmasına rağmen.. E tabi en sonunda sıkıldım.. Kapıldım dershanenin getirilerine! Arkadaşlar! Başta kendini aklamak için kütüphaneye gidersin o arkadaşlarla.. ama daha sonraları kütüphanede test çözmek yerine dedikodu yapma boyutuna girer olaylar. ardından da kütüphanede küçük harflerle konuşmak dar gelir insana, çıkar özgürce bağıra bağıra cafenin ortasında hikayeler anlatır, kahkahalar atarsın.. Bir süre sonra aklına gelir! "yahu şu test kitabını bitirsem ne süper olur vala.. kaparım tüm dilbilgisini!" (iç sesim)

5 vakit test çözmeye başlarsın ama çok kısa bir zaman dilimi içindir bu vicdan azabı.. üç-beş gün bilemedin bi hafta.. Ardından gerçekten yumurta dayanana kadar yayarsın karpuzu.. Son bir ay kala da "çalışmak istiyorum ama nereye çalışayım? çok geç artık, umutsuz vakayım.. ama olsun şu 3 yaprağı da çözeyim" moduna girersin..

Yarım kalmış idi.. olsun yayınlayacağım! şimdilik 5 e kadar.. Seneye tamamlarız :)

Ceset !

Sıcak başıma vurdu!

Ehliyet kursunda ders başlayalı 20dk oluyordu.. Geç kalmıştım.. Lanet dolmuşlar bizim orda yol olduğunu unutmuş olmalılardı ki yarım saattir dikiliyordum! Sinirlendim! Babamı aradım beni kursa bıraksın diye..

Adamcağız üşenmedi bıraktı.. Koştura koştura o bol trafikli yoldan karşıya geçtim. Neyse çok bişey kaçırmamanın verdiği mutlulukla dersi geldiğim yerden takibe başladım.. Bi ara çantama uzandım arayanım soranım var mıdır diye.. Telefonu bulamadım :/ "Gene araba da unutmuşum.." diyiverdim.. Kişisel özelliğim bu benim.. Kişiliğime oturdu artık.

Neyse.. Ders bitti eve geldim, babam dikildi kapıda önüme.. "Telefonun nerde???" diye.. "Araba da mı unutmuşum" diye sordum, ama nasıl sordum bi de bana sorun.. "Lan acaba düşürdüm mü?" ses tonuyla sordum.. Babaya nasıl "Lan" denebilirse o ses tonuyla sordum.. Korka korka, sesim içine kaça kaça..

Arkasına sakladığı elini çıkardı ve bir ceset gösterdi :|

Aman yarabbim! Bu benim sevdiceğim, 2 yıllık aşkım, vazgeçemediğim biricik telefonumdu :|

Zamanında 750ytl'ye almış idim.. Zamanla kazıklandığımı düşünmeme yardımcı olduysa da düşen fiyatına rağmen gayet hakkını verdiğine inandığım bir telefondu sevgili sony ericsson w810i markalı telefonum :( Benim msj makinem, fotoğraf makinem, konuşma makinem, müzik makinem idi.. Şimdi iletişim ağım, görüntü yakalama ve müziği son modasıyla takip ettiğim aracım avuçlarımın içinde dümdüz olmuş şekilde duruyordu.. Kırılan cam parçalarından biri elime battı, ağladım.. Elime parça battı diye değil tabi.. Bu parça telefonuma ait olduğu için :(

Yoldan karşıya koşar adım geçer iken düşürmüşüm :/ arabalar da acımamış, yavrucağıma firen yapmamış öldürmüşler.. Yoldan geçen bi vatandaş alıp suni solunum yapmaya çalışmış ama yaşatamamış.. Sonra sim kartını çıkarıp listede en yakın olduğumu düşündüğü kişiyi "Annem"i aramış.. Böylelikle telefonumun cesedi bana ulaşmış.. Şimdi Antalya Çöplüğünde nur içinde yatıyor..

Sevenlerine baş sağlığı diliyorum ve yeni bir telefona verecek param olmadığı için anemin milattan önceden kalan telefonunu kullanıyorum..

ah deli gönül ah.. Bir aşk da böyle biter...

Cumartesi, Ocak 19, 2008

İnşaat (PART2)

Günlerden Cumartesi.. Yılların alışkanlığıdır, cumartesi ailenin tüm bireyleri evde olur, temizlik ve yemek yapılır, arta zaman kalırsa alışverişe gidilir.. Yine o cumartesilerden biri..

Erkenden kalkıp kahvaltıyı hazır ettim.. Annemlerin odasına girdim.. "Son 1 haftam kaldı evimde" diye içimden geçirip annemi öperek uyandırdım.. Ardından cumartesi monotonluğu başladı.. Kahvaltı yapıldı, temizliğe başlandı.. Tabi ben uzaklardan geldim, misafirim modunu atamadığım için pek karışmadım bu monotonluğa..

Çamaşırlar yıkandı ve asılmaya hazır hale geldi.. Annem "şu çamaşırları assana." diye emir verdi. "Asmammmm!! Ben asmammm!!!".. Kızgın bir suratla; "iyice uyuşuk oldun sen zaten :/" diye cevap verdi ve çamaşırları asmaya, balkona götürdü.. Çok geçmeden annemin çığlıkları ve bağırışlarıyla irkildim.. Balkona koştum.. Yukarı doğru bakıp ağzı köpüre köpüre bağırıyordu! "Aman Allahım!" dedim içimden.. Gittim annemin yanına.. Baktım baktığı yere doğru.. Elinde el arabası şaşkın şaşkın 10. kattan anneme bakan bir inşaatçı..

"Anne ne oldu?" dedim korka korka.. Olay çıkacaktı :/ Babam inşaatı basacaktı :/// "Çamaşırlarımı kirletiyor bu adam!!" dedi eliyle işaret ederekten..! "10. kattan aşağı toprak atıyo! geçen hafta da dedim ben sana demii!!" diye inşaatçıya bağırmaya devam etti annem.. "Ama napayım apla?!" belli annemin çığlıklarından korkmuştu adam ve ürkek ürkek cevap veriyordu.. "Ne demek napayım! Doldur çuvala al sırtına indir allalala!!!!" Annemi içeri soktum.. Kalan çamaşırları da astım.. Adam da gidip bir çuval buldu ve pislikleri sırtında 10 kat aşağı taşıdı.. Üzüldüm :/

Doğanın kanunu.. Annem çamaşır asar, babam çimleri biçer, bakkal ekmek satar, sekreter ajanda tutar, inşaatçı da canı çıka çıka çuval taşır.. Üzüldüm :/

Çarşamba, Ocak 16, 2008

Günlerden Çarşamba..



Evime geldiğimden beri dışarıya adım atmadım.. Evde pinekleyerek dvd izlemek, çerez yemek, bilgisayarı kurcalamak, yeni müzik türleri keşfetmek, bol bol albüm indirmek ve dağıttığım yerleri toparlamak tek aktivitem..

Gelirken getirdiğim bir bavul dolusu çamaşırı yıkamak da cabası.. Bugün ilk partiyi hallettim.. Ama ufak bi sorun vardı; evimiz sağ baştan sol başa kuzeye baktığından tek bir güneş ışığı evimize adım atmıyor ve dolayısıyla ev Antalya'nın kuzey kutbuna dönüşüyordu.. Çamaşırların da balkonda kuruması imkansızdı.. Hatta kurumak yerine sularının üstünde donacağının balkona çıktığımda burnumdaki sümüklerim donunca anladım [gribim yeni geçti de.. hasarları devam ediyor]. Ben de çamaşırları kucakladığım gibi çatıya çıktım, çamaşırlığı da diğer elimde sürükleyerek.. Koydum en güneşli yere elimdekileri.. Sonra kollarımı iki yana açıp, gözlerimi kapayıp derin bi nefes çektim.. Ohhh.. üzerimdeki 3 kat hırkayı çıkarıp t-shirtümle kaldım ve başladım çamaşırları asmaya..

"Antalya'da hava nasıl?" diye soranları ne çok yanılmışım.. "Buz gibi" olan bizim evmiş, dışarısı değil..

Tam işimin ortasındayken bir sesle irkildim! "şişşt fıstıkk!!" O da nesi??¿ Kaldırdım kafamı 4 katlı binamızın çatısından, sesin geldiği yöne doğru. Etrafta benden başka fıstık yoktu, bu yüzden ki üstüme alınmıştım.. "Gel orda çalışacağına bize yardım et sen kuzum!" Aman yarabbi!! Karşıdaki inşaatçı gözlerini bana doğru dikmiş bir şeyler söylüyordu.. Umarım şaşıdır da bunları başka birine söylüyordur diye umut ederek son hız çamaşırlarımı asmaya başladım.. "Yavaş yavrum yavaş.. düşürme kirlenirler" Sanki kendimi Nuri Alço'yla konuşuyormuş gibi, hatta az sonra adam elinde bir bardak gazozla bana yanaşacakmış gibi hissettim.. Çamaşırları astığım gibi evime gittim "gitme daha karpuz keseceydik muhahaha" sesleri arasında..

Babama bu durumu söyleyemezdim.. Gözü kara babam gider hem döver hem dayak yer gelirdi. Olmazdı. Yapacak bir şey yoktu bir daha çatıyı kullanmamaktan başka..

Ama içime nasıl oturdu anlatamam..! Afyon'daki sapıklar daha kibardı yahu..

:)

Pazartesi, Ocak 14, 2008

I missed every-thing/body/where! and someone!




Öyle şarkı sözü yazasım var ki şimdi bu boş sayfaya.. Dinlediklerimi tüm dünya duysun istiyorum şuan.. Garip bi his :) Arada olur.. Müzik sevgisinden ileri geliyor herhalde.. "Bu masal çook ucuz bitti! Son sayfası ellerimde.. Yer yok, zaman yok.. Hiç olmadı sayalım.. Bitsin bu işgenceee!!!"

Dayanamadım (oops :S) :P

Evimdeyim, anneciğimin ve babacığımın yanında.. 1. dönem sonu.. Çoğu için klasik olan benimse ilk yaşadığım duygu.. Güz yarıyılı sonu, bahar yarıyılı başlangıcı.. Gerçekten dedikleri kadar hoş birşeymiş üniversiteli olmak.. Çünkü çevrendekilerin kıymetini anlıyorsun..

Afyon'da iken evimi, yatağımı, ağzına kadar yiyecek dolu buzdolabımı, akşam yemeklerindeki yıllardır alışık olduğum tatları, tabiki ailemi.. İnsan nasıl da özlüyor biraz ayrı kalınca.. Şimdi ise Afyon'umu özlüyorum.. Okulumu, sınıfımı, oda arkadaşlarımı ve en önemlisi aşkımı.. Bu nasıl bir histir? Kendime çok kızıyorum.. Annemden ayrılıp evimden uzaklaştığımda bu kadar üzülüp ağlamazken şimdi ondan uzakken hep aklımda ve sürekli bir ağlayasım var.. Nasıl bir his..? Neden anneme olan özlemim bu kadar baskın değil.. :/ Evde geçireceğim bu 2 hafta bu soruya cevap arıyor olacağım..

Ben geldiiiiiiiim :)