Cuma, Aralık 21, 2007

Arkadaşımın Aşkısın ! (PART 1)

“Arkadaşının aşkıysam ve sen bunu bana belirtme ihtiyacı duyuyosan doğru olmayan şeyler oluyo/olmak üzere demektir!”


“arkadasinin,kankinin a$ık olduğu insanlara asik olunduğunda içine girilen gereksiz trip.
gereksiz çünkü.. aşıksan korkuyorsan ayıp !
arkadaş,kanki farketmez… hepimiz bir kez doğarız ve emin olmalıyız ki arkadaşımız için değil…


bi zamanlar bu tribe girdim,melankoliler ya$adım ve anladım ki hepsi yersiz…”

” “artik ayip olucak ama ne yapalim” demenin farkli bir cesidi.”

” arkadaşınızın sevgilisine aşık olduysanız;
yanlış ve çirkin bir durum olduğunu bile bile karşı koyulmayan bir arzu ve acı verdiğini bilirsiniz..


arkadaşınızın sevgilinize aşık olduğunu anlarsanız,duyarsanız;
ne kadar şerefsizce bir hareket olduğunu,nefret etmenin haklılığını,keyfen bana i.nelik yapılıyor diyerekten düşmanlığı az görürsünüz.


iki arkadaş arasında sevgili/sevilen siz iseniz;
ara bozan,kara kedi olmanın verdiği ezikliği,nedensiz sorumluluk duygusunu anlarsınız…(eğer karaktersiz iseniz iki bireyi yarıştırır,süründürür bundan zevk alıp gülersiniz)”


“eskiden arkadaşının arkadaşını sevmenin ayıp olduğu zamanlarda yani, birisi arkadaşının sevgilisine, sevdiğine niyeti bozarsa kendini böyle telkin edip ondan vazgeçmeye çalışırdı. ancak günümüzde insanlık vazgeçmeden ziyade arkadaşının aşkıysa daha cazip hale gelip onu ayartmaya çalışan insan sendromlarıyla başa çıkmaya çalışıyor.”


Aşk olmak zorken arkadaşın aşkı olmak daha bir zordur heralde.. Hele ki arkadaşının aşkına aşık olmak! İstemesen de “istemişsindir” bir kere.. Kaçarı yoktur.. Ya odana kapanıp ağlarsın ya da arkadaşının sevgilisini elinden almaya çalışıp Türk filimindeki kötü karakter olursun!!

Arkadaş kolaydır.. Sadece basit bir arkadaşlıktan ibarettir aranızdaki ilişki.. O yüzden sevgilisinin hayatınızın aşkı olabileceğini hesaba kattığınızda pek uzun düşünmeye gerek kalmaz.. Ya ayrılmalarını beklersin ya da sayende ayrılırlar..

Zor olan en yakın arkadaşının sevgilisine aşık olmaktır.. !!

İlerde her iki kişi tarafından tercih edilcek insanı(!), senden daha önce tanımıştır arkadaşın, sen geri planda kalırsın, işlerin rast gitmez, “o” kişiye ilgin hızla büyür…! veee… içinde patlar.. Artık arkadaşının aşkıdır o.. İçin içini yer bi süre.. Umursamamaya çalıştıkça içindeki daha da büyür.. Bir ara bastırır gibi olursun ama onun küçük bi dokunuşunda volkan patlamaya hazırdır.. Arkadaşını ve “o”nu çok yakıştırmaya başlarsın zamanla.. “İkiniz çok yakışıyorsunuz.. İkinizi de seviyorum..” cümleleri kurmaya başlarsınız bu noktada.. Ama “arkadaşımın sevgilisi” diyemediğinizi farkedersiniz.. Birine “o”ndan bahsederken hep adıyla hitap edersiniz.. Çünkü içten içe o sizindir bir nevi.. Adı vardır! başka bir sıfatı yoktur! Olamaz! en azından kafanızın içinde..

Zamanla bunun böyle olmayacağını görür ve ondan uzak durmaya çalışırsınız.. Onu görmemek için elinizden geleni yaparsınız ama ne olur olur yine karşınıza çıkar ummadık yerlerde.. Yolda, okulda, çarşıda, bir postane önünde…

En sonunda bir gayretle içinize gömersiniz ! artık rahatsınızdır.. Arkadaşınız mutludur ! Onun mutluluğu sizin mutluluğunuzdur… !

Ama birden büyü bozulur… Poffff !! Tüm pembe düşler yokolur.. Arkadaşınız ve “o” ayrılmıştır.. Bunu asla fırsat bilmezsiniz.. Çünkü artık “o”nun çok daha ağır bir sıfatı vardır! “arkadaşınızın eski sevgilisi” !

Nedir eski ? yenisi alınınca terkedilen, bozulan, zamanla aşınan ve çöpe gitmek zorunda olan..

Artık arkadaşınız için “o” “eski”dir! Ama hala içinde bir yerlerde tutuyor olma olasılığı ve sizin gözünüzün önünde birbirlerine sevgiyle sarıldıkları günler aklınıza geldikçe bu durumu asla fırsat bilmezsiniz! Asla !!

Taki kız arkadaşınız yeni biriyle çıkmaya ve siz “eski” ile çok iyi arkadaş olmaya başlayana kadar.. Hele bir de bunun üstüne arkadaşınızla basit şeylerden büyük kavgalar çıkartıp birbirinizi yediyseniz o “asla” koyboluverir işte..

“Eski”, zaman aşımına uğrayıp arkadaşınızın kişisel geçmişinde kalmıştır.. “Yeni” ya da “yeniler”i vardır arkadaşınızın.. Ve o büyük kavgalarla yıpranan arkadaşlığınızın üstüne tuz-biber olur “aşınmış eski”nin telefonunuza attığı mesajlar…

-Selam.. napıyosun?

diye başlar.. Ona doğru akıp giden duygu selinize karşılık verirse de kendinizi bir çıkmazın içinde buluverirsiniz.. Artık “aşınmış eskinin yenisi” olmuşsunuzdur ne olduğunu bile farkedemeden.. Geriye dönüş yoktur artık.. Düşünmeden bi anda yaptığınız bir hatadır.. Ve aranız bozukta olsa arkadaşınıza bu söylenmelidir..

Ve..

Zor da olsa söylenir ! Size ve “aşınmış eskisi”ne demediği kalmaz..! kalbiniz böylece büyük hasar görür.. Kendinizi boşlukta ve yalnız hissedersiniz! Özellikle arkadaşlığa değer veren bir insansanız.. Alışkın olduğunuz şehir farklılaşır birden gözünüzde.. Eksikli, yaralı bir şehir olmuştur artık.. “Aşınmış eski” sizinledir ama yine de eksiktir birşeyler.. Kendinizi ikiyüzlü hissetmenin verdiği bi boşluktur bu.. Artık sizin de bi “eski” damganız vardır.. “Eski Arkadaş”♥”Eski Sevgili”

Part 1 burda biter..

Part 2 yaşandıkça yazılasıdır..

Yazı yalnız kalındıkça yazılandır..

özellikle kalabalıktaki yalnızlık ve eksiklikte..

Cuma, Ekim 26, 2007

Baba ve Piç - Elif Şafak


Bir kitabı bitirmeden onu anlatmaya başlamak pek adetim değildir ama 100. sayfasına henüz yeni geçmeme rağmen baya hoşuma giden bir kitap olduğundan bahsetmek istedim..

Gündüzleri boş boş çekirdek çitlemektense yurtta kendime mini bir kütüphane oluşturma kararı alarak Afyon'da bulunabilecek en büyük kitapçıya gittim.. O gün canımın deli gibi nar çekmesi ve buna tekabülen aynı gün içerisinde üstünde yarılmış koca bir nar resmi gördüğüm kitabı alarak hiç içeriğini bile okumadan kasaya koşturmam kitabı okumayacağım anlamına gelmedi tabi..

Okudum.. -- Okuyorum -- Umduğumu bulamadım.. Yani hala narla bi bağlantısını bulamadım ama konusunu beğendim.. Biraz ermenilerden, biraz gurbetçilerden ve tamamen Türklerden bahseden bir kitap.. Aile hikayesi gibi gözükmekte şu an ama sanırım ilerleyen sayfalarda yurt sorunlarına parmak atacak olan bir kitap..

Elif Şafak'ın anlatım şeklini de es geçmemek lazım tabi.. Orjinalini almadığım için içim buruk.. "Korsana Hayır" amma velakin öğrencinin hali başka oluyor.. Öğrenciye her şey makbül.. Cebindeki son parayı simite verebilecek kadar zavallı oluyor bazen öğrenciler.. Ben de öğrenim kredisi çıkana kadar son parasıyla aldığı simiti açbeaç gezen güvercinlere heba eden kesimden olacağım..

Öhö öhö.. Ne diyorduk ?? Hım evet Elif Şafak.. Doğumunu yaşamını anlatıp sıkmanın alemi yok.. Sadece güzel üniversitelerde iyi yetişmiş bir kadın.. Amerika'da yaşıyormuş.. Türkçe'si dejenere olmamışlardan.. İyi bir kalem bana göre..

Tavsiyemdir.. Okuyun.. Sıkmaz kitap sizi.. Akıcıdır.. - şimdiye kadar öyle oldu-

Bitirince kısa bi özet geçer daha bi bilgilendirir ve isteklendiririm sizi.. Yeter şimdilik çok bile yazdım..

"Korsana Hayır ! " Orjinal Fiatı: 18 YTL

Pazar, Ekim 14, 2007

Blogdan Uzaklarda


Blogdan, netten, Antalya'dan hatta ve hatta kendimden uzak 1 ayın ardından yine aldım klavyemi elime..
Afyon.. Benim üniversite şehrim.. Çoğunun nefret ettiği benimse hala umutla baktığım şehir.. İnsanlarının yobazlığına direnmeye çalıştığım ve bir gün geliştiğini birilerinin göreceğine inandığım şehir.. Benim tatlı şehrim :)

Hayatımın en güzel yıllarına tanıklık edeceğine inandığım şehir.. Şimdiden benimle bir çok şey paylaşmış olan şehir.. Çoğunun hayallerinde iken benim göğsümü gere gere "üniversiteliyim!" diyebilmemi sağlayan şehir.. Sucuk dönerini henüz tatmadığım ama kaymağına doyduğum şehir.. Benim tatlı şehrim :)

Şiir tadında oldu.. Olsun.. Gaza gelince bu çıktı işte :D İnsanların umduklarını bulamadıklarında vazgeçip olanı bitini kötülemelerinden nefret ediyorum.. Umduklarını arasalar yanı başında bulacaklar.. Afyon'u güzel kılacak olan insanlardır.. Bir kaç arkadaş, her şeyini paylaşabileceğin bir sevgili belki de.. Afyon'u güzel görmeye yeter.. Ah bi de zavallı insancıklar bunu görse ;)

Mutluyum.. Olmamam gereken yerdeyim ama yine de mutluyum.. Çünkü umutluyum ! Her şey güzel olacak :)

Çarşamba, Ağustos 29, 2007

Hede Hödö


Son zamanlarda yazı yazamıyorum.. Çünkü yazılarımı insanlara harcamaktan kendime yazacak bir şey kalmıyor.. Can'ın dediği gibi yapıp "Bencil ol !" uyarısını yazılarımı kendime saklamaya başlayarak uygulayacak gibiyim.. Bence öyle. Yani insan bir kelime bitkisi ve kelimeler onun meyvesi.. Meyveler kopunca yenilerinin çıkması da zaman alıyor. Kendi ağacının meyvesini yemek insana ne kadar haz ve mutluluk verebiliyorsa yazabilmek de öyle.. Şimdi yazmayı çok istiyorum ama her noktadan sonra durmak beni deli ediyor. en iyisi yazma gücümü arttıracak şeyler yapıp daha sonra tekrar blog başına geçmek.. Lafmacun gibi.
:)

Cumartesi, Ağustos 25, 2007

Kuş


Kuş..

Nasılsın bugün ? Seninle ilgilenemiyorum. Sıkılıyorsundur eminim. Daisyim de yok ki artık gelsin burnunu kafesine soksun, sen de onu gagalayarak sıkıntını atasın.

Sen de benim gibi özlüyor musun onu? 2 gündür yok bu evde ama sanki uzun zamandır yokmuş gibi hissediyorum. Yatağımın köşesi boş. Oyuncak topu bıraktığı yerde. Almaya kıyamadım.. Canı sıkıldığında kolumu tırmalamasını özledim. Pcde çok oturduğumda klavyeme atlamasını, balkondaki pis yer bezini oynamak için getirmesini, yastığımın kenarını kemirmesini özledim. ben onu çok özledim be kuş..

Seni nasıl bağıttırırdı değil mi? sen de seni sinir etmesini özledin mi ? Koca patilerini kafesine atmasını, kafesinin önünde havlamasını özledin mi? Ben onun suç işlemiş hallerini bile özledim. Sinirlenmeyi bile özledim.

Açsam kafesinin kapağını, uçup onun yerini bulur musun bana? Geri dön ama.. Yoksa babaannem seni bıraktığım için çok kızar bana.. Emanetsin.

Aynı senin renginde bi kuşum vardı benim. Sarışınım.. Onu da gönderdiler benden uzaklara. Ona da çok üzülmüştüm. Gidince sarışınımı da bulursun bana dimi kuş..? Daisymi de sarışınımı da getirirsin dimi?

Canım köpeğim, biricik daisyim.. Seni hiç unutmıcam. Yüreğimde bir yerlerde kalacaksın hep. mutlu bir yuvadasındır inşallah. beni düşünme. Alışırım yokluğuna.. Sen de alış yeni hayatına emi?

Uç haber kuşu.. git söyle bunları ona. Benim içinde öp onun o koca kulaklarından. Ablan seni çok seviyormuş de...

Kardeşimi kaybettim. Yasım geçicidir ama bendeki yeri ebedidir !

Appasından deyzesine...

o_O>Gulb!

Pazar, Ağustos 19, 2007

Kocatepe

Odamda, yatağımdayım.

Yatağın üstünde yazmaya alışmam lazım sanırım. Çünkü gece herkes uyurken yazasım geldiğinde kimse rahatsız olmasın diye yatağımda alıcam kalemi elime..

20sinde açıklanmasını bekliyordum yerleştirme sonuçlarının. Ona göre hesaplamıştım. Ama erken ve beklenmeyen bir anda geldi. 16sında öğrendim Afyon'a gideceğimi..

Aslında rüyalarıma hep Afyon giriyordu. Sanki Allahım bana gösteriyordu hazırlıklı olayım diye.. Ama yine de çok şaşırdım. Muğla ya da Eskişehir beklerken onların hemen altındaki tercih.. 4. tercih, Afyon..

Ne yapardım ben orda ? Nasıl bir yerdi acaba ?..

Kafama milyonlarca soru birikti birden. Msnde "nereyi kazandım" diyenlere Kocatepe derken onlara küfür ediyormuş gibi hissettim kendimi.. Anneme haber verdiğimde Akdeniz tutmadı diye üzüldü, ama Afyon yakın diye bir yandan da sevindi..

Üstümdeki şoku attıktan sonra AKÜ'yü araştırmaya başladım. Hiç de fena değildi. Hatta kocaman ve güzeldi. Kanım ısındı. Ama insanları hakkında okuduklarım pe hoşuma gitmedi. Forumlara, sitelere üye oldum. AKÜ'de okuyan insanlarla tanıştım. En başta Tuğba olmak üzre bana çok yardımcı oldular.. Bölümümün yeni açılmış olması kötü oldu. Hakkında bilgi bulamadım... Fakat turizm bölümünün kötü olmadığını biliyorum..

Kısacası mutluyum.. AKÜ'lü olmaktan ziyade, artık üniversiteliyim :)

Deniz, hala polislikle, mülakatlarla, sınavlarla uğraşıyo
Arif, Isparta makina mühendisliğini kazandı.
Dilek, Çankırı'da meslek yüksek okuluna gidecek
Eda, Anadolu Üni-Açıköğretim işletme kazanmış..
Çağan, büro yönetimi Isparta..
Gülnur, söylemişti ama unuttum :/
İsmail, Karaelmasmış duyumlarıma göre..

Diğerleri bir sene daha dershane diyolar. Yine de başarmışım ben. Hatta ne "yine de"si. BAŞARMIŞIM BEN !

Yatakta yazması zormuş. Afyon'da bi kaç kez yatak üstü karalama yaparsam alışırım gibi..

Bekle beni Afyon ! Fetihe geliyorum :)

o_O>Gulb!

Cuma, Ağustos 10, 2007

Karamsar


Balkondayım..

Hafif bir rüzgar esiyor doğudan. Nemli ve sıcak Ağustos gecelerinden biri. Babamın alın teriyle yetişip büyüyen çiçeklerin kokusu en üst kattaki balkonumuza kadar geliyo.

Şurda boş boş oturmak bile özlediğim anılardan biri olacak yakında... Karşıdaki sinir olduğum inşaat yığınını bile özlicem sanırım :)

Gerçi rüyamda kazanamadığımı görmeye başladım. Artık emin değilim kesin gidebileceğimden. İçime kurt düştü kısacası.. Tam on gün kaldı sonuçların açıklanmasına. Bir yanım çabucak geçse şu on gün de açıklansa bir an önce diyor. Öbür yanım olabildiğince yavaş geçsin, gitmiyim evimden diye geçiriyor..

İki gündür evden çıkmıyorum.. Salı günü yaşadıklarımı düşünüyorum. Senin olduğundan emin olduğun şeyler elindn kayıp giderken kıymeti anlaşılıyormuş meğerse.. "Gitme" dediğinde durmadan yürümeye devam eden birini görünce sevdiğini farkediyormuş insan ve onu durdurmaya gücü yetmediğini görünce farkediyormuş zayıf olduğunu.. O iki kelime çok zor söyleniyormuş. Giden geri döndüğünde fırlayıveriyormuş ağızdan ve gözyaşları yersiz yere akmıyormuş gözlerden. Canın yandığında değil kalbin acıdığında dökülüyormuş o yaşlar bir süre sonra..

İşte bunları düşünüyorum iki gündür. Öğrenmeye çalışıyorum bilmediklerimi. Öğrendikçe de farkediyorum. Ama hala itiraf edemiyorum..

Neyse.. Zaten canım sıkkın. bir de bunu düşünmek istemiyorum. yarın kendimi hapis ettiğim evimden çıkıp biraz hava alıcam... İnşallah :)

Evet, ne demiştik. Bitişe ve başlangıca son 10 gün...

o_O>Gulb!

Çarşamba, Ağustos 01, 2007

Gidiyorum..


İnsan yazmaya başlamadan önce boş sayfaya bakıyor şöyle bir. Yazacaklarını aklından geçiriyor o sırada. Her zamanki gibi tarihi attıktan sonra bunu yaptım. Ama bu sefer yazacaklarım belli...

Gidiyorum...

Bilmediğim bir dünyaya, tatmadığım bir rüyaya yelken açıyorum. Ailemi bırakıp uzaklara gidiyorum. Üniversiteye gidiyorum..

Dün tercihlerimi yapmak suretiyle içime yerleşen bu büyük burukluk kalbimi ve beynimi rahatsız ederken 4 yıl ailemde aynı ne yapacağımı düşünüyorum.

Annem bir haftalık tatilini beni okula kaydetmek için kullanacakmış. Götürüp bırakacak mı beni ? Nasıl yapacak bunu ? Yavrusundan ayrılmayı nasıl göze alacak ? Ben annemsiz oralarda ne yapıcam ?...

Bundan 2-3 ay sonra belki de yurtta olucam ve bu satırları ağlayarak okuyor olucam. Daha ilk günden annemi özlicem, biliyorum. Gitmeden onlara bi avea hat almalı. Bol bol konuşuruz. Bana 2-3 dklık konuşmalar yetmez orda..

Arkadaşlarım olacak, belki de düşmanlarım. Ama hep gülümsicem, hep enerjimi korucam ve elimden geldiğince sevecen olucam. Orda hayatta kalmanın tek yolu bu :)

Kimse benim kaprisimi çekmeyecek. Çoğu zaman yalnız olduğumu düşünüp ağlıcam. Bazen telefonum hiç çalmayacak. Biri arasın diye beklicem... Bazense tam muhabbetin orta yerinde telefonum çalacak, duymamazlığa gelicem.

Kısacası bu duruma alışıcam. Ama hep özlicem.

En güzel yönü de; annemin ve babamın kıymetini anlıcam :) Gerçi ben şimdiden anladım.. Ama bir de yaşayarak görmeli..

Sık sık gelicem. Çünkü ben sizsiz yapamam ! Sizi çok seviyorum !!
Annecim & Babacım :)

o_O>Gulb!

H.Ü.M. A.Ş.


H.Ü.M
yani
Hayallerin Üretim Merkezi'ne Hoşgeldiniz !
Çalışanı olmayan, zaten çalışmaya da gerek olmayan tek fabrika burası.
Hiç bir alt yapı ya da sermayeye gerek duymayız biz bu fabrikada.
Üretim hiç durmaz burda..
Siz uyurken bile..
Kalbinizin atıyor olması yeter fabrikanın çalışması için..
Enerjisini kalpten alır..
Bu öyle bir mekanizmadır ki kalbinizin enerjisine göre üretim maddeleri kalitelerine göre şekil alır..
Kalbiniz o gün çok durgundur..
Aldığı en büyük darbeyi yemiştir ve canı acıyordur..
O zaman üretim ürünleriniz iç pazarda bile satılamaz hale gelir..
Döner döner yine sizin elinizde patlar..
Kalbiniz buna daha çok üzülür ve üretim iyileşmez..
Zamanla fabrika batar ve kalp durur..

Ama siz hayatta yaşadığınız en güzel günü yaşıyorsanız kalbiniz durmadan çarpar..
Üretim öyle hızlı olur ki tüm ülkeye yetecek kadar hayal ürettiğinizi farkedersiniz..
Her şey çok daha güzel gözükür ozaman..
E kolay mı ?
Dünyanın en büyük fabrikası sizin fabrikanızdır..
Hatta zamanla holdingleşebilirsiniz bile..
Ve
Hep mutlu olursunuz..

O zaman neden her gün hayatınızın en güzel gününü yaşamıyorsunuz ?
"bugün benim hayatımın en güzel günü"
"yarın da öyle.."
"ve ömrüm boyunca ben hayatımın en güzel gününü yaşıcam.."

İçinizdeki mutluluk duygusunu öldürmeyin..
Ne olursa olsun..

H.Ü.M
yani
Hayallerin Üretim Merkezi'ne Hoşgeldiniz !

İlkokul & Üniversite

iLkokuLa giderken nasıL ağLadığımı düN gibi hatırLıyorum.. "Anneeee !! annemii istioooom" diye sıNıfta durmamışTım ve iLk gün aNNem geLip beNi eve götürmüştü..

düşündüLer acaba hazır değiLmiydi okuLa ? bir seNe daha evde annesiyLemi olmalıydı bu çığlık atarcasına ağLayan kız..

iLerdeki hayaTımı düşünüp zorLa götürdüLer okuLa.. SarıLıp bırakmıyordum annemi.. Sanki beni bir daha hiç anneme götürmiceklermiş gibi..

YıLLar geçti aradan.. Şimdi yine aynı sebepten akıyo gözyaşLarım.. Tabi şimdi daha sessiz.. Hıçkırmadan.. yavaş yavaş.. Hatta öyLeki damLaLarın aktığını ben biLe hissetmiorm..

düN üniversite tercihlerimi ösym amcama gönderdim.. BuLunduğum şehri yazamama burukLuğuyla tabi.. Gitmek.. 4 seneLiğine alışıkLıklarımdan uzak kaLmak.. Annemi özLemek..

Bebek oLduğumu düşünebiLirsiniz.. Ana kuzusu da diyebiLirsiniz.. Ama bu beni çok korkutan bir şey.. Yine hazır değiLim hayata ve yine zorLa itekLenerek gönderiLiyorum okuLa.. Başa dönüyor hayaT bir yerLerden..

duvarlara öyLe boş boş bakıyorum.. 1 ay sonra yabancı bi dünya da başka duvarLara bakacağım akLıma geliyor ve yine ben farketmeden akan gözyaşlarımı hissediyorum yanağımda..

Çok abartıyor da olabilirim .. ama ben annemi dünyadaki her şeyden ama herşeyden çok seviyorum..

eve geldiğinde " anne bak bugün noldu " diyeceğim, gıcık edip poposunu ısırdığımda beni kepçeyle kovalayacak, bana bağırırken aynı zamanda hayat dersi verecek olan bir insan olmayacak gittiğim yerde..

ben yiNe kafam attığıNda kaçar sıK sıK geLirim annemin eviNe.. " annemin evine gidiyorum beN.. hıh"

bağımLı yaptı keNdine beni bu çiNgeNe kadıN

heLe bi geLsin yine ıssırcam poposunu

yazmak ve rahatLamak adına döküLen satırLarıma "vay gerizekaLı" yazacak oLsanız da yorum istiyorum

Perşembe, Temmuz 12, 2007

Son 2 saat


Eveeet sevgili pıtırcıklar...

ÖSS yolunun son adımlarını atmak üzereyim.. 2 saat sonra hayatımın bundan sonraki yönü, ne olacağım, geleceğim gibi temel soruları cevap bulacağım bir rakam topluluğu elime geçecek.. Büyük ihtimal ıkınarak bir yerlere girmeye çalışıcam..

Gece boyu alarmlı saat misali saat başı kalkıp sabah oldu mu diye baktım.. Nihayetinde güneşi görünce "aha açıklanıyor" diyerek fırladım.. Ama ne yazıkki uyandığımda saat 7 bile olmamıştı.. 6.59'du..

Sınava girerken ya da sınav sonrası bu kadar stres yapmamıştım.. Şimdi neden böyle oldum, kendime anlam veremiyorum.. Sonucu da az çok bilmeme rağmen belli belirsiz kalp çarpıntılarıyla sonucu bekliyorum..

Saat 10.30'da açıklanacak.. Evet.. Ama benim öğrenmem 12-1'i bulur gibi.. Çünkü site şimdiden fazla havalanıp kendini açmamaya endekslenmiş..

  • Site geçici olarak açılamıyor ya da çok meşgul olabilir. Biraz bekleyip yeniden deneyin.
İşte böyle.. Siz şu an mışıl mışıl uyurken ben stres içinde saniye ibresinin dönüşünü izliyorum.. Hadi bakimm.. Hayırlı olsun :)

Çarşamba, Temmuz 11, 2007

Danalar Bostanda Vizyonda

dandini dandini dastaaana danalarda girmiş bostanaa
kov bostancı danayıı, yemesin lahanayıı


ne demek bu ya.. bi bebeğe söylenecek bi şarkımı bu..

korku filmi gibi
bir grup sapıtmış dana salyalarını akıta akıta bostana son sürat giriyor.. Bir arbede, bir karmaşa danalar bostana saldırıyor. Bostancı danaları kovmak için olağan gücüyle sopayla danalara saldırıyor.. Ortalık kan, revan ... Şahsen çocuk olsam bunu duyduğumda olan uykum da kaçar.. Hatta rüyamda dana kovalayan bostancılar görmeye felan başlarım..

Bundan iyi korku filmi senaryosu olur


çocuğum olduğunda bu ninniyi sölemicem

Pazar, Temmuz 08, 2007

Pamuk Şeker


Eskiden -benim için eski olan en fazla 10-12 sene öncesi- sevdiği şeyleri çoğu insan sevmez oluyor. Ya da eskiden sevmediklerini şimdi afiyetle yiyenler..
Küçükken pamuk şekere bayılırdım. Şeker pembesi rengiyle çok akıl çelici gözükürdü. Isırınca ağzına yapışır, ıslandığı için büzüşürdü. Çok yediğimde çok susardım. Ama tadı kaybolmasın diye su içmek istemezdim. Annemin eteğine "pamuuuk şeeekeeer" diye yapıştığımı çok iyi hatırlıyorum. "Şeker hastası olacaksın yeter" demesine rağmen gürültülü bi şekilde ağlayan bi çocuğa kimse karşı gelemezdi.
Geçenlerde pamuk şeker satan bir adam gördüm parkta tek başıma otururken.. Canım isteyiverdi. Ne güzel gözüküyorlardı.. Sanki adamın elinde kocaman pembeden bir bulut vardı.. "Hepsini alsam, uzansam üstlerine.. Sanki bulutların üstünde gibi" diye geçirirken içimden ayaklarım adamın yanına götürmüş beni.. "2 tane alabilir miyim?" Dev buluttan kopardı iki parça, uzattı elime.. Geçtim oturdum banka.. İştahla baktım şöyle bir. "Yemeye kıyılmaz masum şeyler. Kim bilir şimdi kaç çocuğun hayallerindesiniz.." diyip açtım paketi. İştahla ısırdım şöyle bir. Birden yüzüm asıldı. Adam beni kandırmış mıydı ? Bu o şeker değildi ki. Kızdım şöyle bir. Sonra bu şekerin o şeker olduğu ama artık o damla'nın bu damla olmadığını anlayıverdim.
Zamanında bunun için gözyaşları dökerken şimdi çöpe atıyordum. Açılmamış paketi de pamuk şekercinin arkasından bakan küçük çocuğa verdim. Hazine bulmuş gibi sevindi. Bi zaman gelecek o da pamuk şekeri çöpe atacaktı. Şimdi doya doya yesin istedim. Ağzına yüzüne ulaştıra bulaştıra yedi. Bir zamanlar ki ben gibi.
Bunu izlerken aklıma ıspanak geldi. Öldürseler yemezdim küçükken. Ama artık bir iştahla saldırıyordum çatala.. Bol yoğurtlu harika bir ıspanak yemeği hımm..
Ispanağı pamuk şekere tercih etmemi sağlayan güç ne acaba ?
Küçükken bana bu durumu söyleselerdi inanır mıydım acaba ?
Sizin var mı vazgeçtiğiniz küçüklük hayalleriniz ??

Bir Kola Kutusu Sizi Ağlatabilirmi ?


Beni ağlattı.. Hem de gerçekleri yüzüme yüzüme vurarak.. Sıradan bi teneke nelere kadir..
Neler varmış o tenekede benim bilmediğim..
Üstüme geldiğini sanarak sustu.. Ama ne iyi geldi bi bilse..

(01:21) kola:mutlu olmak istemiyormusun?
(01:21) kola:aşk diyoruz ya
(01:21) kola:aşk
(01:21) kola:oyuncak diilki bu
(01:21) kola:gelip geçsin
(01:21) kola:bence sen gercek bi aşk
(01:21) kola:tatmamıssın
(01:22) kola:bana istersen simdi küfret ama
(01:22) kola:seni her gördügümde
(01:22) kola:ettigim dua ne biliyormusun
(01:22) kola:o tattıgın aşk gibi
(01:22) kola:degil
(01:22) kola:gercek bi aşk acısı tatman
(01:23) kola:ozman anlaman
(01:23) kola:ben ne yapmısım demen
bi kola için çok konuşkan.. diğer tenekeler sadece oturup insanın suratına bakarken bu sürekli konuşuyor.. Ayrıca hiç boş konuştuğunu da görmedim.. Kesin büyülü bir kutu bu..
Ne açma halkasına dokunduruyor ne de kutusunun incelenmesine izin veriyor. Asmalı ya da kesmeli bu kolayı.. ya da 10-15 metre uzağa koyup nişan alınmalı..
pff kötü çocuk.. asıl uyus sensin.. uyussun işte pissss..
Desem de kızdığımdan değil.. Bu da benim teşekkür etme yolum.. Uğraşıcam.. Denicem..
Ama sevinme.. sen söyledin diye deil.. senin için diil..
Kendim için.. Hıh..
Hayallerini yaşaman dileğiyle 2. hayal fabrikası bay asitli kola kutusu..!

Cumartesi, Temmuz 07, 2007

Doğuş ve Batış





Her sabah balkondan bu kız gibi güneşin doğuşunu izliyorum..
Öyle güzelki..
Her yer zifiri karanlık, göz gözü görmüyo.. Her şey sessiz, herkes uykuda... Sokak lambalarının ışığının altında çekirge sesleri..
Tam o anda yaslanıyorum balkonun demirlerine ve bekliyorum..
Gece herkes uyuduktan sonra tüm yıldızlar oraya çıkıyor. O kadar çoklarki ve şehrin ışıklarına inat o kadar parlaklar ki..
Bir süre sonra gökyüzünün rengi değişiyor.. Sonsuz karanlık yerini gece mavisine bırakıyor.. Güneş geliyor...
Yıldızlar flulaşıyor.. "Güneş abla geliyoooo kaçınnn" der gibi tek tek kayboluyorlar..
Ardından ışıyor yavaş yavaş her şey.. Yerde gördüğüm cismin yarasa değil yer bezi olduğunu yavaş yavaş görmeye başlıyorum.. Çekirgeler susuyor.. Kuşlara yerlerini belli etmemek için sessizce gidiyorlar..
İlk serçeler çıkıyor ortaya.. Sonra kumrular.. Ve güneş binaların arasından ilk ışığı uzatıyor üstüme..
Otomatik heralde.. Tam o anda karşıdaki havuzlu bahçenin fıskiyeleri çalışmaya başlıyor.. Ve kuşlar oraya uçup yeşilliklerin arasında benimle güneşi bekliyorlar..
Güneş havuza öyle güzel yansıyorki.. Utanmasam gidip yüzücem o kuş seslerinin arasında..
Ardından tam anlamıyla doğuyor ve yeni bir günü başlatıyor..
Güneş binalara değmeyi bıraktığında tek tük insanlar ve arabalar.. Dalıp bi süre daha izlersem sokak kalabalıktan geçilmez olacak ve manzaram bozulacak diye izlemeyi bırakıyorum..
Güneşin doğuşunu çok fazla izlemişimdir.. Ama hiç batışına dikkat etmedim.. Aklıma takıldı bu.. Neden doğuşu benim için bu kadar değerli de batışı hiç umurumda değil diye..
Güneşin doğuşu huzur verirmiş insana.. Yeni bir gün, yeni bir başlangıç demekmiş.. İnsan yogadan, masajdan daha çok rahatlarmış onu izlerken..
Batışı ise aşkı sembolize edermiş.. Aşık insan güneşin batışına bin umut yüklermiş ve anlamlanırmış o batış..
Hem batışını hem de doğuşunu izlemenin bana huzur verdiği anda çok mutluyum demek olacak..
Şimdi sadece huzurluyum.. Sessiz ve huzurlu..

Sadece Aptallar 8 Saat Uyur


Erdal Demirkıran

A
klı başında olan hiçbir insan, ömrünün üçte birini yastığa bağışlamaz. "Erişkin bir insan günde en az 8 saat uyumalıdır." palavrasını ve / veya önyargısını kırarak 8 saat uyumanın bir alışkanlıktan ibaret olduğunu öğretmektedir. 4 saat uyuyarak 8 saat uyumuş gibi zinde uyanmayı da anlatan kitap, bunun nasıl yapılabileceğini öğretmektedir.


Satış Fiatı 14 YTL

Kesinlikle Tavsiyem ;)

Cuma, Temmuz 06, 2007

Güneş


Tarihi öğrenmek için teletexi olan bi kanal araken atv avrupada Yalın'a rastladım sabah sabah :)
Çok rastlaşıyoruz, saolsun heryerde kaşıma çıkıp "Her Şey Sensin" diyip şımartıyo beni :)

Çok güzel bir sabah. İmrendim.. Keşke sabah ben olsaydım da böyle tatlı tatlı doğsaydım..

Uff yine Barış çıktı tvde.. Her gördüğüm yerde gözleri dolu dolu verio.. Aslında çok sevmezdim.. sadece severdim. ama nedenini bilmediğim bi şekilde gözyaşlarımı tutamıyorum. Ne güzel de söylüo "Gülbembe"yi.. 90 yaşındaki babanem ölsün de bu acıdan kurtulsun die dua ediyoruz. Ama Allah ölmek isteyenlerin deil, daha yeni yaşamaya başlayanların canını alıyo. Biraz haksızlık var bu işte.. Ama "O" her şeyin iyisini bilir..

Oh.. Gülben çıktı.. Az sonra bi-kaç saniye de olsa Yalın'ı görücem :P
Aşksın seeeeen!! Cansın seeen!! Uykusuzluuğum dalgınlığım heeep bu yüzdeeeen :)



Cidden gene uyumadım.. Çatıda okey oynamaya dalmaktan Kavak Yelleri'ni unuttum. Allahtan euro d'de gece tekrarı varmış.. 5e kadar onu izledim. Akşamki yayını zırt-pırt reklam aldığı için sinir ediyodu. Gece yayında ise sadece bir reklam koydular. Acaba artık geceleri mi izlesem :P Ardından da "Aramızdaki Sarışın" diye bi filime dalınca sabah olmuş..

Farklı bi tatil yapmak istemiştim bu sene.. Ama geçen seneki tatilimin kopyası gibi.. Geçen yaz Hakan ve bana yaptıklarından dolayı telefonumu kapatıp kendimi tv ve nete hapsetmiştim.. Şimdi ise nedenini bilmediğim bi şekilde yine aynısını yapıyorum.. Sanırım alışkanlık.. Telefonumun çalmasına öyle gıcık oluyorum ki.. Nerdeyse anneme bile açmıcam.. Zaten telefonlara cevap vermiyorum.. Herkes çok meraklı.. Evi arıyorlar.. Babam yok dio.. Canım nedense yalnız kalmayı çoook istio..

Sanırım bu Eda'ya kızgınlığımdan dolayı oldu.. Seda'dan sonra güvendiğim ilk arkadaşım o olmuştu.. Ama bana kurduğu o cümle benim geçen yaza dönmeme sebep oldu.. Geçen yaz Seda Vakası.. bu yaz da Eda.. :/ Neyseki hatasını anladı.. Aramasını bekliyorum ama hala aramıyor.. Hattımı kapatıcam.. Onu bekliyorum.. Ama arayacağı yok gibi.. Ben yine de beklemedeyim bi süre daha..

Perşembe, Temmuz 05, 2007

Uyku… Hmm vazgeçilmez.. değilmiş !

“Koşan adam yürüyen adamı geçerdi.
Yürüyen adam da yerinde sayan adamı..
Yerinde sayan adam da geriye doğru yürüyen adamı geçer.
Geriye doğru yürüyen de geriye doğru koşanı..
O zaman en önd olmak için illa da koşmak gerekmiyordu”
Erdal Demirkıran

vay be dedim içimden bunu okuduğumda.. Sanırım biz hatayı burda, yani en başında yapıyoruz..


Aslında çok zor da değil.. Geriye doğru koşarken bilincine varırsan bi dinginleşirsin..


Geriye doğru düşüne düşüne yürümeye başlarsın.. “Neden geriye gidiyorum” diye..


Ve bir ampul çakar tepende.. Duruverirsin..


O zaman zaten bi çok insanı geçmiş olursun..


Aklına yatar bu fikir.. Yavaş yavaş yürümeye ve bi anda ipinden kopmuş gibi koşmaya başlarsın..


Herkesi geçmiş olduğunu görürsün arkana bakınca..


Sadece farketmek..


Sana binlerce teşekkürler Erdal Demirkıran..


Harika bi kitaptı..


“Sadece aptallar 8 saat uyur”


Kitabın sayfalarını çevirmekten kitabı kapatmaya fırsat bulamıyorsunuz..


Boş zamanlarımda okurum sıkılmamak için diye almıştım.. Ama o kadar sürükleyici ve güzeldiki o akışla diğer günleri unutup bi gecede bitirdim tüm kitabı..


Çokta iyi şeyler öğrendim.. ve uygulıcam..


Hipotalamusumu egemenliğim altına alıcam ;)

Damla In The Antalya part-2

Gece yastığımı alıp salona fırlattım.. kucağımı tıkınmalık şeylerle doldurdum.. sereserpe yattım koltuğa.. aldım elime zap aletini.. 2-3 dizi bikaç film izleyip saati sabah 8 yaptım.. çizgi film izlerken de uyuya kalmışım..
saat 11buçukta kulağıma gelen “zaliim oyuun bozaaan” sesiyle uyandım.. annem karşıma oturmuş.. yalın kasedini koymuş.. ne zaman gözünü açacak diye bakıyor.. o melodiyi duyar duymaz gözümü açınca kikirdemeye başladı.. “anneee” dedim gözümü açamadan.. “yalın damla kahvaltı hazır kalk diyo” “ama uykumm…” dememe kalmadı daisy suratıma atladı ve yattığım yerden fırlayıverdim.. hep böyle yapıo.. poposuna poposuna vurcam görücek :P
kahvaltıya komşular geldi.. ama ayakta duracak halim yoktu.. başım çok ağrıyodu ve sürekli yatacak yer arıyodum.. “telefonumu açıyım” bahanesiyle gidip 2 dk yatıyım dedim.. uyumuşum :)
gözümü açtığımda saat 4tü.. alışverişe gidecektim.. sanırım geç kaldım die düşünürken bi gazla hazırlanıp çıktım.. Direk sponge bob t-shirtüme kavuşmak üzre oops’a gittim.. görür görmez kucaklayıverdim onu :) ama ne yazıkki bedeni L idi.. haftaya gelecekmiş S.. haftaya bi daha kavuşma anı yaşanacak yani.. Bari arif’e kenny’i alıyım dedim.. tuhaftırki onunda S bedeni vardı :)
ben de gidip kitapçıdan “sadece aptallar sekiz saat uyur” adlı kitabı aldım.. bikaç sayfa okudum.. çok eğlenceli.. bu gece bitiririm sanırım..
ardından oops’a benzeyen başka bi mağazaya gidip şansımı denemek istedim.. ama çok oyalanmış olmalıyımki gittiğimde mağaza kapanmış.. kapısındaki “bayan eleman aranıyor” yazısı gözüme ilişti.. başvurmayı çok istiyorum.. çünkü öyle bi yerde çalışmak harika olur.. zaten oops’taki kızda benimle yaşıttı.. çokta tatlıydı.. saçlarına kaç saat harcamış acaba öyle elektriğe tutulmuş gibi yapmak için :P
ben de şansıma küsüp Laura’ya gittim.. tokacıdan bi ton toka aldım.. öyle kaptırmışımki kasaya gittiğimde satıcının “24 milyon” demesiyle ürperdim.. allahtan kredi kartı vardı.. yoksa rezil olcaktım :P
bir de annemle kendime plaj çantası aldım.. Burger kingden yemek alıp eve gittim.. günün ilk yemeği olacaktı.. ama yiemedim.. yarısında babama verdim :( iştahım çok kapandı.. meyve bile yemek istemiorum artık..
nerdeyse tüm antalyayı gezdim.. baya da yoruldum.. oh iyi oldu :)
yarın denize gidicez.. erken kalkmam lazımmış.. ama erken kalkmam mümkün olmadığından bu gecede uyumıcam sanırım..
sokakta öyle çok tanıdık gördümki.. şaştım.. sanki tüm tanıdıklarımla karşılaşmaya programlanmışım.. ama bugün tek başına kafa dinleme günüydü.. kimseyi istemedim.. zaten bikaç gündür yalnız kalmayı istiyorum.. mümkün olsa adaya kaçıcam :(

Çarşamba, Haziran 27, 2007

Çifte Gün

Enterasan bi gün.. Daha doğrusu hala dünün devamı niteliğinde benim için.. Hiç uyumadığım için dünle yapışık bi bugün yaşıyorum.. Arada bi gözlerim kaysa da , düşüp bayılasıca duruma gelsemde hala 1-2 saatlik enerjim mevcut.. Onu da az sonra huzur evinde babaneme sarılarak harcıcam :) Güneşin Antalya semalarından doğuşunu izledim bu sabah.. Gayet mükemmeldi.. Ama sanki “bugün sizi 51 derece yapıcam !! nihahaah !!!” dediğini duyar gibiydim ki doğar doğmaz kavurmaya başladı.. Öğlene doğru ise arabanın içinde kolay pişen uskumru eti gibi oldum.. Uzun bi ev alışverişinden sonra piştim, susadım ve erimeye maruz kalacak sana yağları düşünmeden hemen kendimi banyoya attım.. Buz gibi suyu başımdan aşağı boca ettikten sonra aldıklarımı dizdim.. Ardından yeni aldığım boyayı kaldırıp dolaba koymaya kıyamayıp oturup bi güzel kendimi kırmızıya boyadım :) ürktüm.. olmadı gibi geldi.. Atıştırmalık bişiler ve buz dolu bi schweppes [5 dkda yazabildim bu kelimeyi]le birlikte sıkıcı tv programlarından birini izledim.. Daisy’nin ısrarla eteğimden çekiştirmesiyle çişe çıktık.. 2. kat komşularının balkondan “aa damlanın saçlarına bakın.. harika olmuş.. çok yakışmış” poh pohlarıyla içime sindi saçım.. azcık daha pohpohlasınlar diye onlara gittim :) Azcık dedikodunun ardından acıkan karnımı mantı yaparak bastırdım.. Şimdi gözlerim yarım bakıyo dünyaya.. Artık babaneme sarılır uyurum gidince..

Salı, Haziran 26, 2007

Piştik

Yarın yılın en sıcak günü olacakmış.. Antalya’nın altından cehennem fışkıracakmış.. 43ü gösteriyo yarınki ibre.. uff aman banane.. evden çıkabiliyomuyum sanki off
sinirlenip rastgele bastım klavyeye.. ilginçtir ki bu güneş çıktı.. sanki konunun önem ve mahiyetine bağlı olaraktan birdenbire fırlayıverdi.. ilginç.. vahiy gelir gibi oldu ama “hadi len” diyip gönderdim..
2 gündür evdeyim..
Nden ?? evet nden ??

Çünkü param bitti :) yeterli bi sebep.. annemden de istemiyorum.. ne çabuk bitti diye tepeme binmesi şu sıcaklarda çekilecek dert değil.. en iyisi otur evde kafanı dinle bi dahaki harçlığa kadar.. Gülnur “iş hazır” diyerek aramazsa iş ve işçi bulma kurumuna başvucam :)) şöyle har vurup harmanı savurup arpadan yapılmış içecekleri “aman baba parasıdır, günahtır” demeden acımasızca içmek istiyorum :) heyyyyt !! 2 gün evde oturdum bomba gibi oldum :)) yarında evdeyiz.
.
1 gün daha.. amanin bu kız fena patlıcaakk :|

Pazartesi, Haziran 25, 2007

Damla in the Antalya

hımm.. geç kaldım sanırım her şeyin boş olduğu anlamak için.. Ama olsun yine de anlamak benim için büyük başarıydı..
Sanırım bi süre offside durumda gezicem.. zorunda olduğumdan değil , içimden geldiği için..
“Aşk sana yakışmıyo be kızım” demekten alamıyorum kendimi.. “O zaman yakışanı yaparım ulan” diye asabi bi çıkışın ardından Murat Boz’un “Aşkı bulamam ben” şarkısının o enerjik ritmiyle birlikte kafamda parlayan o ampülü görünce “amaaan napıcan erkek milletini kızım.. sen başlı başına bi dünya harikasısın” diyerek kendimi pohpohladıktan sonra [uff ne uzun cümle oldu sonu gelmiyo] artık kimseyi takmama kararı aldım..
Öss’yi kazanmış olduğumu düşünerek bu şehirde yeni bi hayata başlayacağımı düşünmenin verdiği bi heyecanla şu tatili elimden geldiğince harika değerlendirmek istiyorum..
2 sene oluyo Antalya’ya geleli.. Ama şöyle adam akıllı, ilmik ilmik her köşesini gezdiğim söylenemez.. İşe başlayıp, cebime paramı attıktan sonra [artık annemden isteme yüzsüzlüğünü gösteremiorum] bi “Damla in the Antalya” turuna çıkmam şart..
Yarın bi gün ertuğrul tatile gelecekmiş.. Onun sayesinde pek bi gezicem gerçi.. Bahane olmuş olacak gezmek.. Ama bu sıralar ihtiyacım var gibi..
Neyse bakalım.. Bunalımı atalım.. Severim dünyayı ben :)

Cuma, Haziran 08, 2007

Uff kim koydu bunu burayaa ?!

50 kilo iken bi senede 5 kiloyu nereme aldığımı düşünürken az önce aynaya bakmaya yeltendiğimde farkettim.. Toparlak bir 5 kilo tam göbeğimin üstünde duruyodu.. Vücuduma oranla büyük duran bu objeyi görünce korkuyla irikildim..
Olamaz :|
Yaz geldi erimesi lazım bunun.. Neyse ki eritmek yüzmek kadar kolay olucak :] Bünyeme bağlı olarak 15 gün aralıksız plaj, deniz ve kumlarla bütünleşirsem 85-60-90lık görüntüme tekrar kavuşucağıımm :] Ama şöyle ufak bi sorun var ki; gençliğin hayatını yakıp yıkan öss telaşesi madurlarından biriyim ne yazıkki.. Ve bu bana pahalıya patlamış bir olgu durumunda.. 1 sene boyunca eve gelen insanları kovmuş , “hadi damma konsere gidelim” diyen bünyeleri azarlamış, bakkala bile gitmemiş, ev-dershane arasında gidip gelmiş bir birey olmam sonucunda sosyal tarafımı kaybetmiş ve sonunda “artık senin gibi arkadaşım yok. pis ekici.” şeklinde mesajlar almış bulunmaktayım.. Zaten yeni çevre oluşturduğum bu şehr-i diyarda bi başıma kalmakla birlikte tekrar sosyalliğime kavuşma girişimlerinde bulunmuş , ancak ektiğim insanlardan ters tepki alarak pısmış, korkmuş bi kedi gibi sandalyemin altına sokulmuş durumdayım. Yani şu 3 ay içerisinde eski damma olamazsam insan ilişkilerimi kaybedip otlaşabilirim :]
Biran önce şu son 8 günde inekleşip yemek deil tüketici sınıfına girmem lazım.. damma’yı sosyalliğine kavuşturmak için el ele kampanyasını şu saniye başlatıyorum !
Vatana, millete ve bana hayırlı ola..!
:]

Kavak yelleri

Kavak Yelleriçok güzel bi dizi.. İzlediğim bi dizide ilk defa kendimi buluyorum. Aslıkarakteri hayallerimdeki olmak istediğim ben.. Çok iyi iki dostu var, dersleri iyi ve en önemlisi aşık.. Hem de çok zor bi aşk. Başkasını seven en yakın arkadaşına aşık.. Denize..
—o—
Zaten son günlerde neye baksam kendimden bişeyler buluyorum. Bay M‘nin dün gece attığı msj beni çok etkiledi..
“Benimde derdim var. Aşık olmak istiyorum, bağlanmak istiyorum. Bu öyle olacak ki gözüm ondan başkasını görmicek. Hayatımın bi anlamı olmalı. yaşıyomuyum farkında değilim.”
Sadece bende yokmuş bu sorun, bu dert. Gerçekten insanın içinde aşk olmayınca hayat anlamsızlaşıyo. Hayatım çok anlamsız.. Peşinden uzun süre koşabileceğim, sonunda o sevgi dolu öpücüğe ulaşacağım, beni güllerle karşılayan, hastalandığında ona çorba yapabileceğim, ayak parmaklarıyla dalga geçtiğimde beni yastıkla boğacak, ağladığımda güven dolu sesiyle Yanındayım.” diyecek, anneler gününde anneme benim aldığım hediyeden daha güzelibi alıp beni deli edecek, merakla ve ısrarla aramama rağmen, saatlerce telefonu açmayacak ve sonunda panik bir ses tonuyla açıpduştaydım hayatımdiyebilecek, Yalın’ın her kelimesi aşkla dolu şarkılarını söyleyebileceğim ve delilerdende deli sevebileceğim biri yok.. Dudaklarımı sevgi dolu öpücüğüne teslim edebileceğim biri yok. Çok uzun zamandır bekliyorum, ama yok yok ! çok sevenim, hatta bana aşık olan çok fazla kişi var. Ama ben hiçbirini değilHayatımı Anlamlandıracak Olanıbekliyorum. Gözüme uyku girmesin onu düşünmekten, boğazımdan ekmek geçmesin.
Eğer bu acı çekmekse,
Aşk acı çekmekse;
Ben bu hayata acı istiyorum !
Çok dua edicem,Oinsan çıksın hayatımın yönünü değiştirsin diye.. çünkü tek denemediğim şey dua etmek ve son çare :(
Değişiyorum. Akıtıyorum eskilerimi. Çok ilişkim oldu. Hayatımda daha önce başıma gelmemiş, daha önce tadını almadığım bişey istiyorum.. Ölümüne sevmek istiyorum!!..
Hey sen lanet olasıca ! Seni sevmek istiyorum. Buna karşı koyarsan sana aşık olurum!