Cumartesi, Ocak 19, 2008

İnşaat (PART2)

Günlerden Cumartesi.. Yılların alışkanlığıdır, cumartesi ailenin tüm bireyleri evde olur, temizlik ve yemek yapılır, arta zaman kalırsa alışverişe gidilir.. Yine o cumartesilerden biri..

Erkenden kalkıp kahvaltıyı hazır ettim.. Annemlerin odasına girdim.. "Son 1 haftam kaldı evimde" diye içimden geçirip annemi öperek uyandırdım.. Ardından cumartesi monotonluğu başladı.. Kahvaltı yapıldı, temizliğe başlandı.. Tabi ben uzaklardan geldim, misafirim modunu atamadığım için pek karışmadım bu monotonluğa..

Çamaşırlar yıkandı ve asılmaya hazır hale geldi.. Annem "şu çamaşırları assana." diye emir verdi. "Asmammmm!! Ben asmammm!!!".. Kızgın bir suratla; "iyice uyuşuk oldun sen zaten :/" diye cevap verdi ve çamaşırları asmaya, balkona götürdü.. Çok geçmeden annemin çığlıkları ve bağırışlarıyla irkildim.. Balkona koştum.. Yukarı doğru bakıp ağzı köpüre köpüre bağırıyordu! "Aman Allahım!" dedim içimden.. Gittim annemin yanına.. Baktım baktığı yere doğru.. Elinde el arabası şaşkın şaşkın 10. kattan anneme bakan bir inşaatçı..

"Anne ne oldu?" dedim korka korka.. Olay çıkacaktı :/ Babam inşaatı basacaktı :/// "Çamaşırlarımı kirletiyor bu adam!!" dedi eliyle işaret ederekten..! "10. kattan aşağı toprak atıyo! geçen hafta da dedim ben sana demii!!" diye inşaatçıya bağırmaya devam etti annem.. "Ama napayım apla?!" belli annemin çığlıklarından korkmuştu adam ve ürkek ürkek cevap veriyordu.. "Ne demek napayım! Doldur çuvala al sırtına indir allalala!!!!" Annemi içeri soktum.. Kalan çamaşırları da astım.. Adam da gidip bir çuval buldu ve pislikleri sırtında 10 kat aşağı taşıdı.. Üzüldüm :/

Doğanın kanunu.. Annem çamaşır asar, babam çimleri biçer, bakkal ekmek satar, sekreter ajanda tutar, inşaatçı da canı çıka çıka çuval taşır.. Üzüldüm :/

Çarşamba, Ocak 16, 2008

Günlerden Çarşamba..



Evime geldiğimden beri dışarıya adım atmadım.. Evde pinekleyerek dvd izlemek, çerez yemek, bilgisayarı kurcalamak, yeni müzik türleri keşfetmek, bol bol albüm indirmek ve dağıttığım yerleri toparlamak tek aktivitem..

Gelirken getirdiğim bir bavul dolusu çamaşırı yıkamak da cabası.. Bugün ilk partiyi hallettim.. Ama ufak bi sorun vardı; evimiz sağ baştan sol başa kuzeye baktığından tek bir güneş ışığı evimize adım atmıyor ve dolayısıyla ev Antalya'nın kuzey kutbuna dönüşüyordu.. Çamaşırların da balkonda kuruması imkansızdı.. Hatta kurumak yerine sularının üstünde donacağının balkona çıktığımda burnumdaki sümüklerim donunca anladım [gribim yeni geçti de.. hasarları devam ediyor]. Ben de çamaşırları kucakladığım gibi çatıya çıktım, çamaşırlığı da diğer elimde sürükleyerek.. Koydum en güneşli yere elimdekileri.. Sonra kollarımı iki yana açıp, gözlerimi kapayıp derin bi nefes çektim.. Ohhh.. üzerimdeki 3 kat hırkayı çıkarıp t-shirtümle kaldım ve başladım çamaşırları asmaya..

"Antalya'da hava nasıl?" diye soranları ne çok yanılmışım.. "Buz gibi" olan bizim evmiş, dışarısı değil..

Tam işimin ortasındayken bir sesle irkildim! "şişşt fıstıkk!!" O da nesi??¿ Kaldırdım kafamı 4 katlı binamızın çatısından, sesin geldiği yöne doğru. Etrafta benden başka fıstık yoktu, bu yüzden ki üstüme alınmıştım.. "Gel orda çalışacağına bize yardım et sen kuzum!" Aman yarabbi!! Karşıdaki inşaatçı gözlerini bana doğru dikmiş bir şeyler söylüyordu.. Umarım şaşıdır da bunları başka birine söylüyordur diye umut ederek son hız çamaşırlarımı asmaya başladım.. "Yavaş yavrum yavaş.. düşürme kirlenirler" Sanki kendimi Nuri Alço'yla konuşuyormuş gibi, hatta az sonra adam elinde bir bardak gazozla bana yanaşacakmış gibi hissettim.. Çamaşırları astığım gibi evime gittim "gitme daha karpuz keseceydik muhahaha" sesleri arasında..

Babama bu durumu söyleyemezdim.. Gözü kara babam gider hem döver hem dayak yer gelirdi. Olmazdı. Yapacak bir şey yoktu bir daha çatıyı kullanmamaktan başka..

Ama içime nasıl oturdu anlatamam..! Afyon'daki sapıklar daha kibardı yahu..

:)

Pazartesi, Ocak 14, 2008

I missed every-thing/body/where! and someone!




Öyle şarkı sözü yazasım var ki şimdi bu boş sayfaya.. Dinlediklerimi tüm dünya duysun istiyorum şuan.. Garip bi his :) Arada olur.. Müzik sevgisinden ileri geliyor herhalde.. "Bu masal çook ucuz bitti! Son sayfası ellerimde.. Yer yok, zaman yok.. Hiç olmadı sayalım.. Bitsin bu işgenceee!!!"

Dayanamadım (oops :S) :P

Evimdeyim, anneciğimin ve babacığımın yanında.. 1. dönem sonu.. Çoğu için klasik olan benimse ilk yaşadığım duygu.. Güz yarıyılı sonu, bahar yarıyılı başlangıcı.. Gerçekten dedikleri kadar hoş birşeymiş üniversiteli olmak.. Çünkü çevrendekilerin kıymetini anlıyorsun..

Afyon'da iken evimi, yatağımı, ağzına kadar yiyecek dolu buzdolabımı, akşam yemeklerindeki yıllardır alışık olduğum tatları, tabiki ailemi.. İnsan nasıl da özlüyor biraz ayrı kalınca.. Şimdi ise Afyon'umu özlüyorum.. Okulumu, sınıfımı, oda arkadaşlarımı ve en önemlisi aşkımı.. Bu nasıl bir histir? Kendime çok kızıyorum.. Annemden ayrılıp evimden uzaklaştığımda bu kadar üzülüp ağlamazken şimdi ondan uzakken hep aklımda ve sürekli bir ağlayasım var.. Nasıl bir his..? Neden anneme olan özlemim bu kadar baskın değil.. :/ Evde geçireceğim bu 2 hafta bu soruya cevap arıyor olacağım..

Ben geldiiiiiiiim :)