Çarşamba, Aralık 23, 2009

Benim için sadece bir hikaye, ama senin gözünden bu bir 'Değişim Hikayesi'

Mail Kutumun Gönderilenler Klasöründen;

Bir gün bir kitap aldım elime. Ve gözyaşları içinde kapattım son kapağını. Mevlana ve Şems’in modernize edilmiş hikayesiyle başladı her şey..

Sonra kendimi sahaflarda buldum, eskimiş saman kokan ‘Mesnevi’ ciltleri ile doldu odam. Okudum, okudum.. Okudukça bedenden kopup ruhuma kavuştum. Sonra ödül gibi bir Sufi çıktı karşıma. Konya’ya götürdü beni. El sürdüm Şems-i Tebrizi’nin sandukasına. O gün içime bir hüzün çöktü ki kalmadı sanki bendeki eski ben. Bildiklerimin aslında hiçbir şey olduğunu gördüm. Bilmediklerimizi ayaklarımızın altına koysak başımızın arşa değeceğini gördüm. “Aşk” kadın-erkek ilişkisinden fazla artık benim için. Aşk, bakilik demek, dostluk demek, iki ruhun ahadlığı, tekliği demek ‘Marac’al-bahreyn’, yani iki denizin buluştuğu yer demek.


Sonra elimde olanlara baktım. Hatalarıma, insanların hatalarına, yapılan yanlışlara baktım. Tarttım, ağırlığı altında ezilince yüzleşmeye gittim, Afyon’a. Ve gördüğüm şey beni hayallerin nasıl kırıldığını izlediğim ince tiz çığlığın ardına götürdü.


Saf dostluk nedir? Bilir misin? Hiç saf dostun oldu mu? Çıkarsızca, sırf dostluğunu ona armağan ettiğin için şükranla, muhabbetle.. Benim olmadı. Eğer işin içine kıskançlık ve tahammülsüzlük giriyorsa orada hatalar, dönüşü olmayan yollar vardır. Dost, yolumu desteklemedi, dost sandığım.. Dünyevilikte yaşadığını unutuyor bazen insan, şaşırıyor yolunu. Yaşadığımız bu hayatın, yaşayacağımız ikinci hayatın yanında bir hiç olduğunu görmüyor. Bu bilinçle ruhunu sadeleştirebileceğini görmüyor. Kinleniyor da kinleniyor.


Benim yaptığım tek şey de bunların tümünden kaçmak oldu. Çok savaştım, hakkımı yeme, ama yapamadım. Omuzlarım o kadar güçlü değilmiş. Bitirdim ruhumu küçültenleri, beni kine ve nefrete zorlayanları. İstemiyorum çünkü. Nefret duyacağıma, hayatıma müdahaleye izin vermemeyi yeğledim..


İşte böyle.. Anlatabildiysem kendimi, ne mutlu ola ki bana. Yalnız kalma, o Allah’a mahsus. Mevlana, sabretmiş, bulmuş Aşk’ını. Sabret. Sabretmek beklemek değildir. Vakit keskin bir kılıçtır. Beklerken canını doyur. Tüm canlar gibi seninki de çok aç. ‘Yarın’ demek yol şartlarından değildir. Erteleme, vakit keskin bir kılıçtır.


Aşkı şehretmek ve anlatmak için ne söylersem söyliyeyim.. asıl aşka gelince o sözlerden mahcup olurum.


Baki Aşkla..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder