Cumartesi, Ekim 31, 2009

Ver elini Fethiye


ANFOK'la beraber Fethiye'ye gidiyorum 1 saat sonra..
Ovacık köyünde şirin, bizbize olacağımız bir otelde konaklayacağız..
Fethiye Fotoğraf Klübü üyeleriyle tanışıp kaynaşıp ertesi gün tam güneşin doğuşuyla fotoğraf çekmeye başlayacağız..
Daha sonra Kayaköy, Amintas/Liman, Fethiye istikametinde çeke çeke ilerleyeceğiz :)
Planımızda Saklıkent'e uğramak vardı, ama sanırım bu kadar yer gezdikten sonra ne makinamızda yeterli hafıza kalır, ne de havada güneş :)
Zaten çok yağmurlu bir gün..
Olsun.. ben bayılırım yağmura..
Özlediğim yağmurlarla, hayalini kurduğum fotoğrafçılık, yıllardır görmek istediğim Ölüdeniz'le..

mutluyum..
ve gülümse şimdi..

Perşembe, Ekim 29, 2009

1923 - 2009

http://fc00.deviantart.com/fs50/f/2009/302/c/a/Cumhuriyet_by_TSk4rTaL.jpg

Cumhuriyetimizin doğduğu gün hepimize kutlu olsun.
Bir meşale gibi havada tutarak, onunla aydınlanarak yürüdük 86 yıldır. Bu meşale hiç sönmeyecek!


Çarşamba, Ekim 28, 2009

Plansız, Programsız, Ayarsız


Saat öğlen 1.
Sular kesik.
Sular kesik olunca çok strese giriyorum.
Kıvırcıklığı artsın, daha güzel oluyor yıkanmadığı zamanlar diye 4 gündür yıkamadığım permalı saçlarımın artık takadi kalmadı, suyla buluşmak istercesine grevdeler. Hareket bile etmiyorlar, kütük gibi kaldılar.

Sanırım bir önceki postumda kullandığım rezervuar kapağında verdiğim "asat" reklamı Antalya su ve atıksu idaresini pek memnun etmedi.
çok da iğrençleşmek istemem ama evin nüfusunun olan tek wcyi doldurduğu ve yanına yaklaşılmayacak hale getirdiği evde 'sabah çişi'mi hala tutmaktayım.

o değil, insan elini yüzünü yıkamayınca güne başlayamıyor.
bekliyorum
biliyorum, bu bekleyişim faydasız..
bu sular bu akşama kadar gelmeyecek..
ben de ya açlıktan ya da fazla asitten ölücem.(*)

(*)sidikte 0,40gr-0,80 gr/litre ürik asit varmış

The Notebook



"çoğu romantik film perdelerini kapattığında aslında hikaye bitmemiştir, kim bilir söz konusu çiftin başına daha neler gelecektir...
ve aslında biraz düşününce o 32 diş mutluluğumuzun yersiz olduğunu anlarız, ama bu, anlatılan hikayenin gerçekten sonlandığı bir film ve tuhaf bir şekilde yırtına yırtına ağladığınız halde gerçekten mutlu oluyorsunuz. kendiniz için de böyle bir aşk diliyorsunuz..."

ekşisozluk

****

"-niçin bana hiç yazmadın? neden? bana göre aramızdaki bitmemişti.. yedi yıl boyunca seni bekledim..
+sana 365 tane mektup yazdım. sana bir yıl boyunca her gün mektup yazdım. bana göre de aramızdaki bitmemişti.. hala da bitmiş değil... "

****

-kimi seçersem seçeyim birileri mutsuz olacak!
-lanet olsun birilerinin ne istediğini bırak! sen ne istiyorsun??

****

young allie: look at us.
young noah: what are we doing?
young allie: do you think in another iife, i couid have been a bird?
young noah: what do you mean?
young allie: like reincarnation.
young noah: i don't know.
young allie: i think i could. say i'm a bird.
young noah: no. don't do it.
young allie: say i'm a bird.
young noah: stop it. stop it now. you're not.
young allie: say it!
young noah: you're a bird.
young allie: yeah. now say you're a bird too.
young noah: if you're a bird, i'm a bird.

Pazartesi, Ekim 26, 2009

Bugün


Son iki üç günümü ryan reynolds ve okan bayülgen ile geçirmem sonucunda rüyamda ikisini gördüm.. Ryanla tam bir aşk filmi çevirirken okan aramıza girip kara kedilik yapıyordu.. rüyaya bak sen :) Ryan ve ben.. Ahhh ah. gerçekten rüya dedikleri bu olsa gerek :)

Gece güzel bir ryan reynolds filmi olan "sadece arkadaş"ı izledikten sonra uyuya kaldım salonda.. derin bi karın ağrısıyla uyandığımda saat 11di. hava kapalıydı ve yağmur yağıyordu. açtım balkonu derin bir nefes aldım..

işte günlerdir beklediğim manzara
harika yağmur ve toprak kokusu, sonbahar yaprakları..

öyle süslendim ki dışarı çıkmadan önce, kendim bile şaşırdım.. sadece ıslanmaya gitmiyor muydum? o an anladım kendimi mutlu etmek için sebepler arıyordum.. sonra kendime yemek ısmarlamaya karar verdim.

dışarı çıktığımda biraz aptal durumuna düştüm. çünkü tek manto ve bot giyen bendim. seçtiğim elbise çok ince olunca mont alayım dedim, ama sürekli bakışlara mağruz kaldım :) özellikle yağmurun altında çırılçıplak gezen zenci turistlerin yanında..

burgerda yedim yine. midem başka bir şey kaldıramaz oldu dışarda. o kadar yağlı şeyi nasıl yiyebiliyorum onu da anlayamadım. parama kıyıp 14tlye duracell pil aldım foto makinam için.. sonra bindim ilk gelen dolmuşa nereye gittiğimi bilemeden ve rastgele bir yerde indim..

öyle güzeldi ki..

yürüdüm, yürüdüm, yürüdüm..

şemsiye ile gezenlere bi anlam veremedim, resmen nur yağıyordu tepemize.. bunu durdurmaya hiç niyetim yoktu.. yağmur hüzün yükledi bana, ağladım ağlayacaktım caddede kendi kendimi sorgulayarak gezerken.. sonra collezionun vitreninden gözüme renkli renkli çoraplar çarptı.. girdim bir sürü çorap aldım ihtiyacım olmamasına rağmen. alışveriş yapmayı çok istediğimi farkettim, ama sıktım kendimi.. onun yerine bir kumbara aldım, anca kırmaya kıydığın zaman içindeki parayı alabileceğin türden.. ve içine 5tl atıp başladım sabrımı sınamaya.. biriksin bakalım..

gözyaşlarımı da içime akıtıyorum. hiç bir kimseyi hayatımda hiç bir şekilde istemiyorum..

Gökler ağlıyor, sen nerdesin?

Birileri bir şeyler söylesin şu vefasız insanlara..


Nasıl yanlız bıraktın beni, söyle nerdesin..



Pazar, Ekim 25, 2009

Gelecekteki Sevgiliye;

sevgili sevgilim,

tanışmadık henüz biliyorum; ya da tanıştık ama farkında değiliz birbirimizin. bir yerlerde durmuş bir yandan hayatın koşturmacasında kaybolmuşluk duygusuyla ilerlerken diğer yandan hayatın bizim için yazdığı hikâyenin kahramanları olmayı bekliyoruz. nerdesin, ne yapmaktasın, kimlerlesin, en sevdiğin renk hangisi, en çok hangi filmde ağladın bilmiyorum. merak ediyor muyum, bilmem ki; sen gelince anlatırsın zaten hepsini en baştan; anlatırsın değil mi? anlatırsın ve dinlersin beni... o kadar çok ihtiyacım var ki dinlemeye, anlatmaya, anlamaya ve anlamlandırmaya...

çizgi filmlerdeki ve filmlerdeki kahramanlar dışında hayatımın kahramanı olmadı benim, ama umutluyum senden; olursun değil mi benim kahramanım... hem şehri canavardan kurtarmanı filan beklemiyorum ki ben senden. gel ve gör içimdeki hala masallara ve kahramanlara inanan küçük kızı. ve o küçük kız hayat ona çelme takıp her düştüğünde tutup kaldır yerden, kanayan yerlerini temizle ve bir masal anlat ona. her gözyaşı döktüğünde küçük kız al onu yatır göğsüne, saçlarıyla oyna gözyaşları dinene kadar, sonra hatırlat ona gözyaşlarının sadece mutluluğa yakıştığını.

kahramanım, belki yolculuğa çıkarız seninle günün birinde neşeli akdeniz sahillerine ya da hayallerimin başkentine doğru. cam kenarında benim oturduğum bir tren ya da otobüs yolculuğu. neşeli hikayeler anlatırım belki sana yol boyunca, bir hikayeye başlamışken bir diğeri gelir aklıma; karışır sonunda hepsi ve ben çocuksu bir gülüşle boşverip hikayeleri dayarım başımı omzuna. beni gördüğün o ilk anı anlattırırım sana bilmem kaçıncı kere, bizim hikayemizdir çünkü benim en sevdiğim hikaye.

baharın ilk yağmurunda ya da yazın ortasında muzip bir yağmurda şemsiyesiz kalırız belki. sen söylenirsin muhtemelen, ben de bozulan saçlarımı düşünür hayıflanırım önce; sonra birbirimize bakar gülümseriz ve yakıcı bir öpüşe dahil ederiz utangaç yağmur damlalarını. bir gün batımında ya da doğumunda yanındayken senin, neye olduğunu bilmeden hüzünlenirim belki, gözlerim hüzünlü bakar uzaklara. o an bir şiir gelir aklıma mısralarını eksik hatırladığım ve senin de hatırlayamadığın, şairinden özür dileyip kendimiz ekleriz bir kaç mısra. sonra sana bakarım, bana hayatı şiir tadında yaşatan kahramana, kahramanıma ve az önce gözlerime yerleşen hüzün yerini sana bırakır; sana ve aşka...

her neredeysen iyi bak kendine olur mu? herkese ve her şeye rağmen kendin olarak kal, doğru zaman geldiğinde de gel. gel ve beni al; bir de çok bekletme beni olur mu? hazırım çünkü ben sana...

hoşçakal

imza: şimdiden seni çok seven ben.

Alıntıdır

Çarşamba, Ekim 21, 2009

Gece konsumatristi diye apsürd ve sapık bi başlık geldi aklıma

Gecenin körü gödüklerinden ötürü uyku tutmamış ve telefondan interneti sayesinde Varol'a meyillemiştir hissiyatını;


Bu böyle olmaz donjuan. Acı çektir bana, yırt parçala. Uyandır uyandığın anda. Kaldır, çişimin sesini duyana kadar da peşimi bırakma. Gün içerisinde uyutma. Kısacasi sıç ağzıma! Başka oluru yok düzenlenmemin.. Ne mi yaptim? Senin nette tüm saklı sırlarını buldum.. Ardından facede bi bakayım da yatayım dedim.. Geçen sene sınıfta hiçç ama hiç konuşmadığım, şişko (öyle bi şişkoki bacaklari birbirine dolanacak da düşecek hissi veriyo), kepçe (düşün ki afyonun rüzgarında kulak cırparak ilerleyebilecek) ve asosyal bir insan evladı var idi! Bi kere sesini duymadım, aynı kendine benzeyen tavşan gibi mel mel bakan bi arkadaşı vardı. Arada gözükür, pek sık teşrif etmez, gelse de geç kalır, sınavların ortasında gelirdi. Kimse de takmazdı gölge gibiydi. Ben onun faceine rastladım :| Şaşırdım. Konusamıyo olsa da yazabiliyordu. Profilindeki yorumları okumakla geçirdim bir 15dkmi, güldüm güldüm, oturdum. Ardısından nerdeyse her fotoda yanında olan, kendisinin yarısı ebatlara sahip çirkin yüzlü kızın kim oldugunu merak ettim. Sevgilisiymiş :| inanamadim!
Hayır. Kepçe, aşırı şişko ve asössyel die sevilmeyi haketmior değil elbette.
Ne peki biliyor musun?


Kıskandım lan :s acaip hemde. Her yere birlikte gidiorlar, aynı dilden konusuyorlar, cok garip bi cift olsalar da ikisi bir fidanın guller açan dalı gibi..

Sevmek, aşk falan.. Güzel şey lan..

Bu maili de resim takviyesiyle plöge eklim. Belki bu olaydan bi ders cikaran olur. Gerci derslik bi sey yok ki be? Hep oyle derler ya, ben de galyana geldim.
Lav yu! Mujk! :*

"Erkek Dediğin;" Madde 1

Maddeler ve resimlerle, kuşe kağıda özel basım!
"Erkek Dediğin;"
Şimdi tüm müzik marketlerde, kitapçılarda ve cadiloz.blogspot.com'da!
Tükenm
eden Alın!

Madde 1:Öyle balık gibi, ağzı açık mel mel bakmayacak. Gelişime açık olacak, tvden edindiği apsürd kültürle yetinmeyecek. Kişiliğine ve seçimlerine göre imajıni oturtacak.



Pazartesi, Ekim 19, 2009

Deja-vu


İstanbul'dan halam gelmiş.
Babam da bakkalına çağırdı, "halaların gelecek, sen de gel" diye..
Atladım son model bisikletime :)
Gittiğimde henüz gelmemişlerdi.
Bakkal kızı olmak süper bişey yau. Yiyosun içiosun bakkal amcanın gözüne baka baka :D
hem de söylenebiliyosun.. "off ne biçim bakkal ya, icetea yok mu?!"
tabi sonuçta o baban. agrasife binmiyor, kalkıyor çıkarıyor, en soğuğunu veriyor :D (ee malum burda yaz hala.)
Neysem..
Halamlar geldi.
Çıktık dışarıdaki masaya oturduk. Muhabbet, sohbet. Derken apartmandan komşumuz seval teyze geldi ziyarete. Halamları da tanır. Çok da sıcak bir kadındır. Almanya'da büyümüş, yetişmiş felan. Süper bi kadındır. Çılgındır teyzedir. İkisi karışınca süper bi şey çıkar ortaya :)
Sonra konu benim yaptığım abuk sabuk illüstrasyonlarımdan açıldı. Halam görmüş, adi kuzen fulya göstermiş :D
utandım :$
"Sen ne güzel şeyler yapıyosun öyle, fulya diyo ki damla da benim gibi grafikçi olmalıymış aslında."
işte laf tutamam ağzımda iki dakika :/
"şeyyy, aslındaaaa... ben istiyorum resim okumayı. sevmiyorum turizmi"

ve
deja-vu!

sene 2007. aylardan ağustos. öss tercihleri zamanı. ben 306 puan almışım 1. bölümden. tercih yapmayı düşünmemekte, dershane aramaktayım. daisy'yi çişe çıkartmışım. bahçeyi dolaşırken seval teyzeyle karşılaşırız ve der ki "tercih yapmalısın. ailene yazık, o kadar seni dershaneye gönderdi, bir sene daha yük olacaksın onlara. söylemiyorlar sana, ama oku. ne okursan oku." zoruma gider, içime oturur. haklı derim kendi kendime. tercihlerin bitmesine son 2 saat kala tercih yaparım. evet 4 yıllık bir okula yerleşirim. Turizm!

ve sene 2009. aylardan ekim. benim gsfye yoğunlaşmaya başladığım zaman. lara ritmle konuşmuşum, kursa yazılmak üzreyim. "GSF yetenek sınavı hazırlık kursu". tabi bunu o an orada söylemedim, hele ki bölümümü bırakmamı istemeyen babamın yanında.. sadece düşündüğümü söyledim. ve seval teyze devreye girdi. "okulu bitirmelisin. ailene yazık, 2 sene seni okuttular, bir daha baştan yük olacaksın onlara. bitir, sonra okursun onu da."
ve patladım. "hatırlıyor musun 2 sene önce bana böyle böyle söylemiştin. şimdi o yüzden 2 senem boşa gitti. bir sene daha hazırlansaydım 1 sene karda olacaktım şimdi"
tabi babam girdi araya, "yok yok okulunu bitirecek" deyişleriyle. sustum.

ama kararlıyım. bu sefer bu kararı ben vereceğim. gerekirse hem çalışır, hem okurum. ama kesinim. bu böyle.

Resim: On devi, dejavu by =Soyismyhomeboy

Uyuşuk, mayışık, ama yine de kendiyle barışık.


Eveeeeet, yine bir pazartesi ve damla yine şuan derste olması gerekirken odasında, bilgisayarının başında.
Uyku düzeni bozulmuş, toparlayamaz bir halde; anca sabahın 6'sında uykusu gelmekte.. Olsun yine de 3 haftadır "Tamam, bu gece erken uyuyacağım." demekte..
Yar bana bir akıl medet,
Aman bana bir akıl medet.

Çözüm nedir ?
Bir program, kuralcı bir baba, internetin kablosunu koparmak(*)?

(*)hayır, o sonuncusunu yapamam, dün internetimi limitsiz yapmışken hele, asla :/

Neyse ne..
İkinci öğretimim.
Sabahlıyorum.
Geç kalkıyorum.
Sonuç olarak; okula gidemiyorum.

Help o_O

Resim: Devi on - by ~TentacleEyes

Benim Büyük Kararım.

Bu yazı gece telefonumla yazılmıştır.

Acayip moralimi bozdu bu kitap.. Şimdiye kadar inandığım şeylerin hepsine yanlış diyor! Ve haklı da.. Hepsi yanlış! Tamamen toplum baskısına göre şekillenmişiz..
Erkenden bi okula yazılmak, alakan olmayan bir konuda uzmanlaşmak ve ömür boyu mutsuz olmak! Hayat bir kere ve mutluluk dediğin o şey tam içinde.. Seni hiçkimse, hiçbirşey ya da hiçbirtoplum bastırmamalı, engellememeli.. Sen bir canlısın ve hayatının en güzel zamanlarındasın..
Elbette her şey böyle toz pembe değil, mutluluğun uğruna her şeyi bir köşeye fırlatamıyorsun bazen.. Ama göze almak lazım, katlanmak lazım..
İşte içimden gelen bastırılmış isteğim; ben hiç bir zaman gerçekten öğretmen ya da turizmci olmak istemedim, toplum dayattı!
Kendimi o dünyaya ait hissetmiyorum.. Sorumluluk alacak ve sürekli birşeyleri düşünecek bir kişiliğim yok! Bu iş, turizm.. Bana göre değil.. Ömür boyu çekemem..
Ben bir ressam, ben bir müzisyen, ben bir fotoğrafçı, ben bir seramikçi, ben bir güzel sanatlar fakülteli olmak istiyorum!
Ne gerekiyorsa yapacağım ve gerçek mutluluğu yaratıcılığımda bulucağım!

Teşekkürler OSHO..

Çarşamba, Ekim 14, 2009

Elif Şafak / Aşk

D&R'ın en çok satanlar rafının en tepesinde olan bu kitabı almak için görevliden yardım istedim. Madem o kadar çok satıyor, neden o kadar yükseğe koyuyorsunuz ki?
Gareziniz mi var Elif Şafak'a
hı?
hı hı ???


http://photos-c.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-snc1/hs204.snc1/7125_157949717401_719477401_2637874_4521184_n.jpg

Pazar, Ekim 04, 2009

Gittim, Geldim. Ben hep gider gelirim.




Maduriyetim: Hala bir fotoğraf makinam olmamasından dolayı bu ufak tatilimi resmedememem
Çözümüm: deviantart'tan kendin çekmişçesine resimler bulmak
Tatilin zararları: iş birikmesi, staj defterinin hala ortalarda sürünüyor olması
Tatilin yararları: Bir tutam karanfil atılmış çay gibiyim
Bugün: Bir fotoğraf makinam oldu
Durum: Çok mutlu değilim çünkü yarı profesyonel
Temenni: Sırf ucuza profesyönel makina almak için Work&Travel'a gitme isteği
Kargaşa: Avon satışını her genç kız iş hayatına atılmadan yapmalı. Gerçek bir pazarlama cambazlığı
Saat: sabahı buldu. ikinci öğretim olmak bu demek galiba
Beyin: Kararsız, evet her zamanki gibi
Yarın: bu staj defteri dolmalı. Sürekli aklıma geliyor, hatta hiç çıkmıyor. bulduğum her boşluğa "staj defteri" yazabilirim, ama oturuup kalan 8 günü doldurmam