Pazartesi, Ağustos 31, 2009

Beklemenin sona erdiği an..

Hayırlısı neyse o olsun dedim..

Akdeniz Üniversitesi'ne yatay geçişim kabul edildi..

Günaydıııın!

Saat 08:00

Uyumadım ben bu gece.

İyi yedin, buna mı başlık açıosun, yer işgal ediyosun demeyin.

Uyumıcam da onu söylemeye geldim.. akşama bu topak'da bu durumun insan vücudunda yarattığı etkilerden söz edicem..

belki akşama mecalim kalmaz dierekten sabahın 8'inde açtım topaamı

haydi vatana, milllete, hayırlı olsun..

hadi kızlar sabah sporuna ^^



Saat 14:00

saat 8'de annem işe gitmek için kalktığında o saatte uyanık görüp sabah sabah vıdı vıdı yapmasın die uyuyo numarasına yatayım dedim..

açtı, kapıyı, kontrolünü yaptı, çıktı..
ardından o hazırlanasıya kadar benim içim nasıl bir geçmişse gözümü açtığımda saat 2 idi ve tepemde halam dikiiliyordu..

noluyor lan dedim, salak oldum..

çünkü bekler psikolojiyle uyumuştum, saati hala 8 sanıyordum ve halamla annemin yerlerini karıştırdım o iki saniyelik uyku sersemliğiyle annem halam olmuştu layyyn

Eskisi gibi, yeniden, mutlu, mesut

Benim biricik arkadaşım.. Bi daha yapmayalım.. Seni üzmeye dayanamam ben bi daha..



Aşık atışması :)

ACHE'den..
"sen öyleydin ki eşsizdin bende
bi arkadaş neydi ki yanında
dost az bile
kardeşten bile öteydik
noldu bize böle
neden sebep olduk bunlara
ama oldu bikere
yaşanmışlık var artık ortada
genede kurtulabilirmiyiz sence
herşeye rağmen başarabilir miyiz bunu??"

BEN'den..
"dostluk mum alevi gibi hemen söner mi
bunlar yaşanmasa kıymet bilinir mi
her yaşanılan bir deneyimdir bence
bir daha üzebilir miyiz birbirmizi sence??
ben anladım yaptığım hatayı
nasıl vurdumduymaz davrandığımı..
ama zaman her şeye ilaçtır derler
yanlışı anlamaya yardımcıdır bilirler
şimdi gözüm daha açık
söylüyorum sana apaçık
bir daha yaparsam bu öküzlüğü
yap benden bol hıyarlı cacık :D"

Sakız alın, durmayın alın alın..



"Alın, Verin
Ekonomiye Can Verin!"

Güzel düşünüp, güzel reklamlaştırmışlar da bir şeyi eksik sanki. Sizi bilmem ama beni yeterince tatmin etmedi. Sanki biraz abartısı eksik..

Ne diyor ekonomist olup da yan gelir olarak bakkalcılık yapacak kadar ekonominin kötü gittiğini söyleyen amcamız? "bir sakız alın, bakkal kazansın, manavdan sebze meyve alsın, çiftçi kazansın..."


Yeterli değil örneklendirme. Öyle bir geriye gitmeli ki, taa vıdısının gıdısından tutup yakalayabilmeli ki, en uzaktaki etkilenen olasılığı söylemeli bana ki, reklam aklımdan çıkamasın, gidip tüm maaşı sakıza yatırasım gelsin.

Bu reklamın serisi gelecektir herhalde. umarım daha güçlü ve etkileyici şekilde devam eder.

Saygılar..

Atem tutem ben seni, şekere katem ben seni

Lan ya! Lan ya!
Bu zaman vızırtısı neden sayınca bu kadar yavaş geçiyor?! Arkasından tutup tepikleyerek mi kaydırmak lazım illa!
Sayıyorum sayıyorum, bakıyorum hala aynı. Ne zor olurmuş bu akşamlar uyandığında saymaya başlayınca.

Olmaz ama kardeşim ya. Bu her yaraya merhem olacak dedikleri 3G kadar mı ilerledi teknoloji. Banane kardeşim ya, zaman makinası fikri 1000yıldır var, ama icraat yok. Hadi be güzel insandaşlarım, yapın artık şu makinayı çoluk çocuk nasiplenelim artık :/

Ne zaman açıklanacak bu yatay geçiş sonuçları!!
Yeter gali, ben de insanım, sabrımın sınırı var :|

Cuma, Ağustos 28, 2009

Tamamen Can Yücel'indir, maille ulaşmıştır fakat fazlasıyla ağlatmıştır.. paylaşılmalıdır... gökkuşağı sönmese hava kararsa bile..

Eğer...
Onu hatırladıkça başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz...
Ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla o hüzünden bu neşeye konup
kalkıyorsanız gün boyu nedensiz...
Ve her konduğunuzda diğerini iple çekiyorsanız bu hislerin...
Onunlayken pervaneleşen yelkovanlar, onsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine, bir
akrep kadar hain...
Sınıfta, büroda, yolda, yatakta içiniz içinize sığmıyor, ondan söz edilince yüzünüz, sizden habersiz, mis kokulu bir ekmek dilimi gibi kızarıyor, mahcup somurtuyor veya muzip sırıtıyorsa ve o, her durduğunuz yerde duruyor, her baktığınız yerden size bakıyor, siz keyiflendikçe gülüp, hüzünlendikçe ağlıyorsa...
Dünyanın en güzel yeri onun yaşadığı yer, en güzel kokusu bedenindeki ter,
en dayanılmaz duygusu gözlerindeki kederse...
Hayat onunla güzel ve onsuz müptezelse...
Elmalar pembe, kiremitler pembe, gökyüzü, yeryüzü, onun yüzü pembeyse, kışlar ilkbaharsa, yazlar ilkbahar, güzler ilkbahar...
Her şiirde anlatılan oysa...
Her filmin kahramanı o...
Her roman ondan söz ediyor, her çiçek onu açıyorsa...
Bir anlık ayrılık, bir ömür gibi geliyor ve gider gitmez özlem saç diplerinizden çekiştirip beyninizi acıtıyorsa, iştahınız kapanıyor, iştahınız açılıyor, iştahınız şaşırıyorsa, iştahınız, hasret acısında bile karşı konulmaz bir tat buluyorsa...
Eliniz telefonda yaşıyor, işaret parmağınızla ha bire onu tuşluyor, dara düştüğünüzde kapıyı çalanın o olduğunu adınız gibi biliyorsanız...
Mütemadi bir sarhoşluk halinde, her çalan telefona o diye atlıyor, vitrindeki her giysiyi ona yakıştırıyor, konuşan birini dinlerken "keşke o anlatsa" diye iç geçiriyorsanız...
Kokusu burnunuzdan, sureti gözünüzden, sesi kulağınızdan, teni aklınızdan silinmiyorsa bir türlü...
Özlemi, sol memenizin altında tek nüsha bir yasak yayın gibi taşıyorsanız gün boyu...
Hem kimseler duymasın, hem cümlealem bilsin istiyorsanız...
Onsuz geceler ıssız, sokaklar öksüzse...
Ayrılık ölüme, vuslat sehere denkse...
Gamze gamze tebessüm de onun içinse, alev alev öfke de; bunca tavır, onca sabır ve nihayetsiz kahır hep onun yüzü suyu hürmetine...
Uğruna ödenmeyecek bedel, gidilmeyecek yol, vazgeçilmeyecek konfor yoksa...
Dışarıda yer yerinden oynuyor ve "içeri"de bu sizi zerrece ilgilendirmiyorsa...
Nedensiz küsüyor, sebepsiz affediyorsanız ve bütün bu hallerinize siz bile akıl erdiremiyorsanız...
Kaybetme korkusu, kavuşma sevincinden ağır basıyorsa ve aşk, gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim...
Gece yarısı kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı, bütün acı sözleri unutturmaya yetiyorsa...
Her gidişte ayaklarınız "Geri dön" diye yalpalıyorsa ve siz kendinize rağmen dönüyorsanız, sınırsız, sabırsız, doyumsuz bir tutkuyla...
O halde bugün sizin gününüz!..
"Çok yaşa"yın ve de "siz de görün"üz.

Çarşamba, Ağustos 26, 2009

yLmz.com & cadiLoz.com 1.den başlayarak geleneksellemiş ramazan buluşması

Yatay geçişin ne sonuç vereceğini düşünmekten men etmiştim kendimi dün gece.. Eğer kendimi yorarsam ve gün içinde kafamı dağıtacak aktivitelere el atarsam düşünüp düşünüp karamsarlaşmaktan vazgeçerim dedim ve kendimi o an Antalya sokaklarında buldum. Bu sıcağıyla bayıltıp ayıltan, sonra tekrar bayıltan memlekette gündüz dışarı çıkması pek problem.. Hele ki tüm gece uyuyamamış, sabah 6'da yatmış ve sabah 10'da geri kalkmış iseniz..

Benim gibi miskin bir insana o kadar uyku devede karınca gibi bişey. Anlatacağım bütün dangalaklıklarım işte bu sebeptendir :D

gün içinde ara sıra geri vitese takılan beynim bugün bana hoş bir oyun oynadı. Akşam, Ramazan Festivali'ne dahil olmak ve ilk yLmz vs. Cadiloz toplantısını yapmak üzere yılmaz, yılmaz'ın ablası ve annesiyle buluştum. O tıkabasa şölen alanında yılmaz'ı bulduktan sonra [hemen de şıp die tanıdım ha :D] ailesinin yanına doğru yol aldık. Oturmuşlar piyaz ve köfte şenliği yapıyorlardı. Tanışıp, öpüştükten sonra masadaki boş yeri aldım.

-aslında bu yaşadığım tamamen yılmaz'ın suçu.. beni resmi olarak tanıştırmadı masadakilerle ya da o kısmı ben kaçırdım, muhallebi olmuş, uykusuz, geri vites beynimle-

Ablasını yılmaz'ın sevgilisi semiha sandım uzun ve belli bir süre :D:D

Resimlerde görmüşüm, e benziyor da.. Sonra düşünün yaşadıklarımı..

ya da durun ben anlatayım :))

4lü masada karşımda annesi, yanında semiha benzeri abla, yanımda yılmaz kombinesiyle maça başladık :D İlk önce baktım, "semiha ile yılmaz'ın annesi ne güzel anlaşıyor yahu.. birbirlerine de benziyorlar.. ne güzel ya, ailesine uyumlu bi kız bulmuş belli ki.. bu ne samimiyet.." diye düşünerekten içimde buna sahip olmamanın verdiği eziklikle garip bi kıskançlık anı yaşadım :D

ardından ben olayları gözlemlerken ansızın bir rahatsızlık hissettim.. "Yahu ne geniş ilişkileri varmış semiha ile yılmaz'ın. benim sevgilim masaya bi kız getirecek, dağıtırım ulan ben o masayı!" dedim ve biraz çekindim.

en son boyut olarak da yılmaz'ın bana aramızdaki arkadaşlığa bağlı olaraktan samimi samimi sohbet kurması semiha'yı rahatsız etmiyor mu acaba, dayak yemeyelim diye düşünmekteykeeeeeeen

yılmaz: "ablam evli." diyerek semiha benzeri ablayı gösterince beynim kısa devre yaptı o anda :D

"aa inanmıyorummmm!" diye verdiğim tepki, ablanın evli olmasına değil, ablanın semiha olmamasına verilen tepkiydi aslında :D

sonrasında ise uyku vaktimin geldiğini anladım ve çaktırmadan kendi içimde yaşadıklarımı kimseyle paylaşmadan eve bırakıldım..

tekrardan beni eve bırakan sevgili semiha benzeri ablanın eşine teşekkürler kucak dolusu :D

Anne vs. Kızı

Saat dört çeyrek.

Annemin çişe kalkışıyla irkildim. Blog okumaya öyle bir dalmışım ki.. Gece gece beklenmedik bu ses, sanki mağaradaymış gibi olan psikolojik harmanımı dağıtıp yerimden sıçramama sebep oldu. Annem kapıyı açtı.. Öyle bir baktı ki şaşkın şaşkın, sanki gerçekten mağaradaydım, hatta mağara insanına dönüşmüştüm, inandırdı bir beş saniye o bakışıyla buna.

-Ne yapıyorsun bu saatte?

vuhuu.. mağaradan çok uzaklarda odamda, anne şefkati ve hırçınlığıyla başbaşaymışım..

+hiç..

Yani ne denilebilir ki bu noktada. Evet tabi ki hiç bir şey..

-Betin benzin solmuş iyice. Uyku düzenini bozdun değil mi.. yat hadi yat..

+Tamam :/

------------------------
Tam bu yazıyı yazmakla cebelleşirken tekrar bir baskın olur ve bu sefer açık olan kapının kenarına tıklatılır..

-Yattt yatt
+Yahu tamam, bir şey yazıyorum yarım mı kalsın?
-hof hof hof hof

Yanaklarını şişirip hızlı hızlı bunu yapınca çok sevimli oluyor, amma velakin sinirimi bozmaktan da geri durmuyor o yandan, beri yandan, öte yandan..

Ve şimdi burnuma gelen sinek öldürücü ilaçtan anlıyorum ki; bu saatte annemle benim birbirimize karşı olan sinir katsayımızı yükselten şey lanet bir sinekmiş.

Hep beraber o sineği lanetleyelim!!

İnşallah 100 kiloluk kan gölü birini ısırırken iğnesine kramp girer!

İnşallah annemin üzerine sıktığı yeni parfümünü sevgilisi beğenmez de ayrılık sebepleri olur!

İnşallah sineklerin yüz karası die adı çıkar, onuncu köyü bulamaz da damda yatar!

İnşallah kanatlarına pekmez yapışır da birileri üstüne yoğurt döküp yer!!!

Amiiiinnnn!


Şu anda sahuru yapan ve yapmış olup sıcak yataklarına dönenlere hayırlı iftarlar efenim..

Pff bu saatte beni kim görüyo ki de halka sesleniyorum ben yahu.. neyse.. sevaptır..

Bir sürü yeni blogla tanıştım bu geceki arayışımda.. Bi sürü güzel şeyler okudum.. Mutlu oldum ve yeniden şevklendim..
Sanırım ben yeniden geldim :)

Taşındık ya,

Taşınma işlemi yarıyarıya halloldu sanırım.. Tek derdim wordpressdeki yazılarımı almak an itibariyle..

ohh miss gibi blogspot kokuyor ^^

Pazar, Ağustos 23, 2009

pof pof pof

işte tam olarak bu sayfayı çok özlemişim :))

İnsanın yazdıkça yazası geliyor burda.. neymiş o wordpress.. ıkınarak yazıyordum orada yahu.. insanın ilkleri çok önemli tabi.. burada yazmanın asortik bir yanı var. wordpress'de ise bi donukluk, bi soğukluk var.. sanırım profesyonelliğin getirmiş olduğu kendini beüğenmişlik havası wordpressdeki.. ukala wordpress, ayrıldım senden :)

bir de yazılarımı buraya taşıyabilsem, dünyalar benim olcek.. hadi bakalım gali..

pof pof..

içerden gümbür gümbür Selda Bağcan tınıları yükselirken yazmak zor oluyor.. Bizimkiler uçuşa geçmişler anlaşılan.. kulaklıkla bastırıp devam etmek lazım.. zaten yazmayı unutmuşum.. sonradan eklenmiş gibi hissediyorum yazma becerisi bana.. ilk blogum gibi ^^

nys.. hoş geldim, dimi blogspot ^^
seviyorum seni <3