Cuma, Haziran 13, 2008

Üniversite Yolunda: Part1 - ÖSS


15 Haziran 2007--


1 milyondan azcık daha fazla çiçeği burnunda gencin, saatin 9'unda herhangi bir okulun kapısında birikeceği tarih..

2 kere yaşadım bu deneyimi.. ilki hiç heyecanlı değildi benim için.. Islık çala çala elimde sınav giriş belgemin rulo yapılmış haliyle sırıta sırıta girmiştim salona.. Çalışmamıştım çünkü! Umurumun köşesinin bucağında bile değildi ÖSS! O gayet yoğunlaşmış rahatlıkla da çıktım sınavdan.. Sonuç: 1. bölüm 180küsürlü bişeydi.. 2. bölüm ise küresel ısınmadan etkilenmiş su miktarı gibi barajın altında seyir ediyordu..

3 aylık yaz tatilimin ardından bir dershaneye yazılmaya karar verdim yaşadığım fiyaskodan ötürü! Çünkü soranlara cevap vermenin sinir bozukluğunu baya yaşadım.. Özellikle ailemin el ve aleme karşı verdiği cevaplara şahit olduğumda.. açıklanan puanların hemen ardından: "ee naptı damla sınavı?" (bir tanıdık) "yok kazanamadı bu sene. barajı geçemedi." (babam). hani bunu yaşamayanlara bu çok basit gelebilir ama baya zordur bu dialogu canlı olarak duymak.. İnsanın kendisini başarısız hissetmesinden daha kötü bir psikolojik daralım olamaz!

4 ay aralıksız çalıştım dershanenin açılmasından sonra.. Ama sonra.. İşte o her zaman yapılan hatayı ben de yaptım.. İlk aylar kendimi kabız olmuşçasına, yumurta gelmişçesine sıktım daha sınava aylar olmasına rağmen.. E tabi en sonunda sıkıldım.. Kapıldım dershanenin getirilerine! Arkadaşlar! Başta kendini aklamak için kütüphaneye gidersin o arkadaşlarla.. ama daha sonraları kütüphanede test çözmek yerine dedikodu yapma boyutuna girer olaylar. ardından da kütüphanede küçük harflerle konuşmak dar gelir insana, çıkar özgürce bağıra bağıra cafenin ortasında hikayeler anlatır, kahkahalar atarsın.. Bir süre sonra aklına gelir! "yahu şu test kitabını bitirsem ne süper olur vala.. kaparım tüm dilbilgisini!" (iç sesim)

5 vakit test çözmeye başlarsın ama çok kısa bir zaman dilimi içindir bu vicdan azabı.. üç-beş gün bilemedin bi hafta.. Ardından gerçekten yumurta dayanana kadar yayarsın karpuzu.. Son bir ay kala da "çalışmak istiyorum ama nereye çalışayım? çok geç artık, umutsuz vakayım.. ama olsun şu 3 yaprağı da çözeyim" moduna girersin..

Yarım kalmış idi.. olsun yayınlayacağım! şimdilik 5 e kadar.. Seneye tamamlarız :)

Ceset !

Sıcak başıma vurdu!

Ehliyet kursunda ders başlayalı 20dk oluyordu.. Geç kalmıştım.. Lanet dolmuşlar bizim orda yol olduğunu unutmuş olmalılardı ki yarım saattir dikiliyordum! Sinirlendim! Babamı aradım beni kursa bıraksın diye..

Adamcağız üşenmedi bıraktı.. Koştura koştura o bol trafikli yoldan karşıya geçtim. Neyse çok bişey kaçırmamanın verdiği mutlulukla dersi geldiğim yerden takibe başladım.. Bi ara çantama uzandım arayanım soranım var mıdır diye.. Telefonu bulamadım :/ "Gene araba da unutmuşum.." diyiverdim.. Kişisel özelliğim bu benim.. Kişiliğime oturdu artık.

Neyse.. Ders bitti eve geldim, babam dikildi kapıda önüme.. "Telefonun nerde???" diye.. "Araba da mı unutmuşum" diye sordum, ama nasıl sordum bi de bana sorun.. "Lan acaba düşürdüm mü?" ses tonuyla sordum.. Babaya nasıl "Lan" denebilirse o ses tonuyla sordum.. Korka korka, sesim içine kaça kaça..

Arkasına sakladığı elini çıkardı ve bir ceset gösterdi :|

Aman yarabbim! Bu benim sevdiceğim, 2 yıllık aşkım, vazgeçemediğim biricik telefonumdu :|

Zamanında 750ytl'ye almış idim.. Zamanla kazıklandığımı düşünmeme yardımcı olduysa da düşen fiyatına rağmen gayet hakkını verdiğine inandığım bir telefondu sevgili sony ericsson w810i markalı telefonum :( Benim msj makinem, fotoğraf makinem, konuşma makinem, müzik makinem idi.. Şimdi iletişim ağım, görüntü yakalama ve müziği son modasıyla takip ettiğim aracım avuçlarımın içinde dümdüz olmuş şekilde duruyordu.. Kırılan cam parçalarından biri elime battı, ağladım.. Elime parça battı diye değil tabi.. Bu parça telefonuma ait olduğu için :(

Yoldan karşıya koşar adım geçer iken düşürmüşüm :/ arabalar da acımamış, yavrucağıma firen yapmamış öldürmüşler.. Yoldan geçen bi vatandaş alıp suni solunum yapmaya çalışmış ama yaşatamamış.. Sonra sim kartını çıkarıp listede en yakın olduğumu düşündüğü kişiyi "Annem"i aramış.. Böylelikle telefonumun cesedi bana ulaşmış.. Şimdi Antalya Çöplüğünde nur içinde yatıyor..

Sevenlerine baş sağlığı diliyorum ve yeni bir telefona verecek param olmadığı için anemin milattan önceden kalan telefonunu kullanıyorum..

ah deli gönül ah.. Bir aşk da böyle biter...